Geçtiğimiz günlerde iki dönem üst üste Uşak Üniversitesi Rektörlüğü yapan Prof. Dr. Ekrem Savaş’ın görev süresi doldu ve Sayın Savaş, görevini yerine Cumhurbaşkanınca takdir ve tayin edilen yeni Rektörümüz Prof. Dr. Ahmet Demir’e yapılan bir halef–selef töreni ile devretti. Ardından, vefa ehli bir insan olmasının gereği olarak bazı kurum ve şahıslara bir dizi veda ziyareti düzenledi. Ziyaret ettiği kurumlarda, doğal olarak Rektör hocaya hakkını teslim eden paylaşımlar yapıldı; bıraktığı hoş sada da hatırlatıldı. Biz de bu ziyaretlerin takipçisi olduk.
Bu ziyaretler kapsamında ofisimize de gelen Prof. Dr. Ekrem Savaş, sadece varlığıyla bizleri onurlandırmakla kalmadı; dehası ve bilgeliğiyle de bizleri aydınlattı, bilgi ve görgü kattı. Verdiği onur için sağ olsun. Pek çok farklı bakış açısı edinmemize de vesile oldu. Biz de kendisinin ziyareti için teşekkür ederken, “Siz bizim ekipçe her daim büyüğümüzsünüz ve emin olun hep büyüğümüz olarak kalacaksınız.” diyerek hakkını teslim ettik. Bütün ekip olarak hocamıza hizmette olduğu gibi hürmette de hiç kusur etmedik. Son derece verimli bir görüşme gerçekleşti; belki yankıları ileride daha iyi anlaşılabilecek, şehre dair pek çok meseleyi konuştuk. Hocamız maşallah diri ve ilgiliydi; esasen şehrimize hep fayda sağlama gayreti içindeydi.
Uşak Haber Merkezi ve kapatılan Son Nokta Gazetesi imtiyaz sahibi Gazeteci Erkan Çuhadar, habere konu bu ziyareti karedeki isimleri de etiketleyerek ve üzerine kendinden bir şeyler katarak, yani değerini artırarak paylaştı.
İşte habere konu Gazeteci Çuhadar’ın o paylaşımı:
Rektör olmadan önce de ismini duyardık ve gıyaben tanırdık. Kendisi, özellikle Millî Görüş ve Millî Türk Talebe Birliği gibi Türk siyaset yelpazesinde önemli yeri olan camialarda saygın ve önemli bir konuma sahiptir. Bize göre “karşı mahalleden” gibi görülse de biz kendisini sever, sayar ve değerinin farkında olurduk. “Keşke rektör olsa da şehir olarak kendisinden daha çok istifade etsek.” dediğimiz bir isimdi. İlk adaylığında bizzat tanışmıştık; Atapark’a Volkan Turan Hocamız ile birlikte gelmişlerdi. O dönem akademik camia maalesef kıymetini pek anlayamamış ve olmamıştı. Ancak bir sonraki dönemde Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan hakkını teslim etti ve Uşak’a da bir fırsat verdi.
Gelin görün ki şehrimiz; uzun yıllardır Kışladağ Altın Madeni üzerinden finanse edilen ölçüsüz ve perdesiz siyasetçilerin, fetövari operasyonlarla merkez edinme çabalarının sürdüğü; ilme ve tecrübeye verilen değerin azaldığı, menfaatçiliğin arttığı bir ortamdan geçtiği için bu fırsatı tam anlamıyla değerlendirebildik diyemem. Başarısı göze çarpan, bağlantıları güçlü bürokratların ileride daha yüksek makamlara gelme ihtimaline karşı itibar suikastlarının yaşandığı bir şehir ikliminde, maalesef birçok değerli isim yeterince desteklenemedi.
Kendisine de bugün şunu söyledim: “Keşke hocam, vakit ve fırsat oluşsaydı da daha çok buluşabilseydik ve şehirdeki, üniversitemizdeki varlığınızdan daha fazla istifade edebilseydik.” Kendisi de “Keşke.” dedi. “Keşke daha çok beraber olabilseydik ama biraz da Nurullah Bey’in Ankara’ya gidip gelmesi buna sebep oldu.” diye ekledi ve haklıydı.
Görev süresi boyunca çok özel sohbetler ettik. Kendisi, belki de çok az insanın yanında olduğu kadar bizim yanımızda samimi davrandı. İlk ziyaretine Volkan Hocamız ile birlikte geldiği gün, Atapark’taki o unutulmaz sohbet zaten hafızalarımıza kazınmıştı. Sonrasında da görev süresince kimi zaman tesadüfen, kimi zaman özel ziyaretlerle hayli görüşmemiz oldu.
Hocamız; akademik çevrelerde ve akademiyi ilgilendiren siyasi konularda hatırı sayılır görüş, düşünce ve tezler ortaya koyan bir bilim insanı olmanın ötesinde, koca bir üniversiteyi yönetip büyüten, daha modern, daha çağdaş ve medeniyetimize uygun bir yapıya kavuşturarak bırakan bir rektör oldu. Yükselmiş ama bir yanı da hep yörük kalmış bir insandır. O kadar mütevazıdır ki, çobanlık yapsa gocunmayacak kadar doğayı, köyünü ve yörüklüğünü sever ve bunu ortaya koymaktan hiç çekinmez. Bizim de aslımız yörük; çok şükür, bütün ekipçe bir yanımız hâlâ yörüktür.
Demek istediğim şu ki; hocamız bu mevkilere, bu yaşa gelene kadar hâlâ kendisi kalabilmeyi başarmış özel insanlardan biridir. Maalesef günümüzde doğal kalabilen insan sayısı oldukça az. İnsan yaşlandıkça ya da makam ve zenginlik gibi doymaz hırsların etkisiyle, çocukluğundaki saf halini korumakta zorlanabiliyor. Hocamız ise nefs terbiyesinden haberdar, hoşgörü ve tevazuda zirve bir büyüğümüzdür; hırslarına hâkimdir ve samimiyetini ortaya koymaktan çekinmez.
İstese, Sayın Cumhurbaşkanı kendisini kırmaz; fakat anlaşılan o ki hocamız kendisini Uşak’a vakfetmiş. Bir yandan da bakıma muhtaç annesinin yanında olmayı tercih ediyor. Üveysiliği bizden iyi bilir; ilahiyat ilimlerine de fazlasıyla vâkıftır.
Özetle; değerli hocamız geldi, hoş bir sada bırakarak gitti. Rektörlük görevinde hayli işe imza attı, üniversiteye kalıcı izler bıraktı. Vazifesini tamamlayıp halefine teslim ettikten sonra yaptığı kurum ziyaretleri kapsamında kurumumuzu da ziyaret ederek bizleri onurlandırdı. Her zamanki gibi ilim, samimiyet, bakış açısı ve vefa kattı. Hem bir vefa örneği hem de kendisine yakışan bir veda örneği sergiledi.
Düşmanlarının bile “iyi insandır” dediği, güvenilir bulduğu; fotoğraf vermek için sıraya girdiği bir isim olarak ziyareti bizleri çok memnun etti. Kendisine yeni hayatında, alacağı muhtemel görevlerde başarılar ve ailesiyle birlikte sağlık ve huzur diliyoruz. Annesine de acil şifalar temennisiyle bu hatırayı şehir kamuoyu ile paylaşmak istedik.
Gerçekten yerli ve millî, memleketine ve milletine yararlı, devletine sadık bir evlat yetiştiren annemize acil şifa dileğiyle, hocamıza hürmet ve muhabbetlerimizle…
Erkan Çuhadar