Sadakat belki de âdemoğlunun öğrenmesi gereken en önemli değerlerinden ilkidir. Yalnızca kadın erkek ilişkilerindeki sadakatten bahsetmiyorum; arkadaşa sadakat, aileye sadakat en önemlisi de vatana ve millete olan sadakat asrın başarılı ve barış içinde dönmesini sağlayacak olan bir değerdir. Önceki yazımda değerlerimizin ne denli önemli olduğuna ve önemsendiğinde ne denli fayda sağlayabileceğine dair açıklamalarda bulunmuştum. Bahsetmiş olduğum tüm değerlerin yanı sıra sadakate ayrı bir yazıda ayrı bir parantez açmak istedim zira sadakat olmazsa bitmeye mahkûm ilişkilerin olabileceğini ve nihayetsiz bir döngü içinde harap ve bitap bir millet olabileceğimizi ön görmemek mümkün değil. Tarihte bunun çok örneği var.
Derin ilişkilerin olmazsa olmazı fakat günümüzde genellikle bulunmayan sadakatten dolayı insan ilişkilerinin birçoğu daha çok yüzeysel yaşanmaktadır ve bunun neticesinde bağlarımızın çabucak koptuğu gibi kendimizi zorla yalnızlığa ve mutsuzluğa itmekteyiz. Bir birey olmanın tek gayesi başına buyruk davranmak ve genellikle alıcı olmak değildir, bir birey olmak sevdiğin veya saydığın kişiye karşı gösterilen sonsuz sadakat ve sonsuz güvendir ancak bu şekilde birey olma evresini tamamlamış oluruz. Eski neslin bu konuda daha bonkör davrandığını yeni neslin ise verici olmaktan ziyade daha çok alıcı olduğunu söyleyebilirim. Oysaki bir yeni nesil insanı olarak çok rahat söyleyebilirim ki mutluluk alıcılıktan çok vericilikte. Çıkar uğruna sergilediğimiz her bir davranışın bizi ne denli mesut kıldığına inansak da içten içe yaşanan aura kaybının farkına bile varamıyoruz. Sadık olmak karşıdaki insandan çok kendimize verdiğimiz değeri gün yüzüne çıkarır ve evvela kendimize olan güvenle birlikte karşılıklı güvenin vermiş olduğu refah ortamında yaşanılan koşulsuz sevgi ile daha derin ilişkilere imzamızı atarız. Zaten koşulsuz sevmek, sevdiğimiz insandan gelecek olan her türlü lütfü de kahrı da koşulsuz kabul etmek değil midir? Örneğin derler ki Uşaklı âşık Hacım Sultan, yârine hitaben ‘’ismimi Hızır koymak istedi, o hakkı Hacı Bektaşi Veli’den almadım ve siz koyun efendim dedim, o da Hacım koydu. Sadakat neyi gerektiriyorsa onu yaptım, yine yapacağım. Mahlasımı da yârim olarak sen koy.’’ demiş. Yâri hanımefendi de mahlasını Sultan koymuş, olmuş Recep iken Hacım, Hacım iken de Hacım Sultan. Öyleyse sadık kaldığımız müddetçe görebileceğimiz lütufların haddi hesabı olmayacaktır. Eskiler ‘’sadık kalan Sultan olur’’ derler. Diyelim ki kahır gördük, dert gördük, ihanet gördük, o halde de biz sadık kalarak elimizden geleni yapmış olduk zaten ve mana âleminde tüm haklarımızla hak ettiğimiz değerin karşılığını bize göstermek için ilahi adalet devreye girip devranı döndürecektir.
Ülkesini ve milletini koşulsuz severek devranı döndüren Gazi Mustafa Kemal Atatürk; milletin çıkarlarını emperyal çetelere satmadığı ve milletine sadık kaldığı için galip geldi. Emperyal sistem şahsi çıkarları öne sürdüğü için milli çıkarlara ihanet etme zemini hazırlayarak sadakati arka plana atmaya olanak sağlıyor. Bu sistemi ve şahsi çıkarlarını gözetmeksizin harap ve bitap düşmüş bir ülkeyi uçurumun kenarından kurtaran Mustafa Kemal Atatürk’ün liderliğinde dış güçlere milli menfaatlerimizi satmadan, vatanımızı ve milletimizi koşulsuz severek ve sadık kalarak onun başardığı kadarını başaramasak da en azından birbirimize daha güven dolu bir ortam aşılamak ve olduğumuzdan daha iyi yerlere gelmek mümkün. Hepimiz isteriz güven dolu bir ortam o halde ilk önce kendimize güven vererek başlayarak devranı döndürme vakti.
Harika bir yazi.. Sadakat kavrami hem dunyevi hem de uhrevi acilarindan incelenmis. Sadik olmak cok yuksek ahlak gerektiren bir meziyet.. Yalniz soyle bir sorun var, daha dogrusu insanoglunda soyle bir sorun var.. O da bir cok insanin maddi degerlere karsi olan karakter zayifligi.. Bu zaafiyet insanlarda hep mi vardi, yoksa gunumuzde daha cok gorulen bir durum mu tartisilir tabi. Ama benim dusunceme gore kapitalist hayat bir ahlak sistemi kuramadigi gibi var olan ahlak yapisini da bozdu. Bunun anti tezi sosyalizm degil, binlerce yillik anadolu irfanidir diye dusunuyorum. Peki nedir bu irfan derseniz imecenin, yardimlasmanin, hos gorunun, vatan sevgisinin oldugu degerlerdir derim.