Uşak Haber Merkezi köşe yazarlarından Gazeteci Nurullah Çavuşoğlu Ak Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın 2016 yılı 4 Ağustos'unda yaptığı FETÖ ye dair süreçte hata yaptıklarını da kabul ile beraber Rabbimizden ve milletimizden af istediği konuşmasını paylaşıp hatırlatarak günümüz siyasetinin düştüğü açıyı kendi penceresinden değerlendirip takipçilerinin aydınlattı. İşte Gazeteci ve siyaset danışmanı Çavuşoğlu'nun şehir siyaset gündemin de belki de bomba etkisi yaratacak haberimize konu o paylaşımı.
Anılar da denk geldi dokuz yıl önce 4 Ağustos 2016 tarihinde bir sürpriz yaparak Sayın Erdoğan bunları söylemiş. Yani fetö konusunda iktidar olarak büyük yanılgı yaşadık ve onlara destek olduk ve fakat ihanet gördük Allah'ta milletimiz de bizi affetsin demiş. 9 Yıl sonra bugün kime sorsan fetö halen faal hatta Adliye ve kolluk kuvvetleri de halen faal olduklarını kabulle beraber operasyonlara devam ediyor. Keza gerek Başkanlık sistemine geçiş adı altında yapılan icraatlar ve gerekse terörsüz Türkiye adı altında yürütülen terör örgütü ele başlarını halkın önemli bir kesiminin temsilcisi ve onlar adına savaş verip kazanmış bir önder siyasetçi gibi muhatap kabul ediliyor olması da fetönün nihai planları olarak kabul edilmekteydi. Hatta PKK'nın ve siyasi uzantısı HDP'nin: FETÖ ile iç içe ve iş birliği içerisinde olduğu da gerek Adli kayıtlara ve gerekse iktidar siyasetçilerinin halka açık ifadelerine yansımış idi. Yani FETÖ ve PKK Türkiye Cumhuriyeti Devletini yenip sonra da masaya oturarak Devlet yönetimine ve siyasete isteklerini dayatma planında idi en azından bize söylenen bu idi ki biz de elhak doğrudur demiş idik ve PKK ve Fetöye karşı başlatılan mücadeleye sorgusuz sualsiz destek vermiştik.
Hatırlayın açılım süreci sona erince açılım süreci boyunca nasıl sinsice bitince devreye konacak tuzaklar kurdukları ile sürecin sonuç getirmeyeceğini ve terör örgütleri tarafının iyi niyetli olmadığını anlayıp sonlandırınca anlamıştık ve hatırlayın bu bize çok pahalıya mal olmuştu. Açılım süreci boyunca silah bıraktıklarını iddia eden PKK hem kendini daha da güçlendirmiş hem de süreç boyunca kurdukları bomba tuzaklarını süreç sonlanınca devreye koymuş ve Türkiye Cumhuriyeti Devletinin onlarca askerinin şehit olmasına vesile olmuşlardı. O zaman anlaşılmış idi ki terör örgütü ve teröristle müzakere olmaz mücadele olur. Yine o zaman anlaşılmıştı ki terör örgütleri her şartta düşman edindikleri Devlete karşı bir olabiliyorlardı ki bence şimdi de birler ve şimdi de PKK'da FETÖ'de birlikte hareket edebilen terör örgütleri.
Peki o günden bu güne ne değişti? PKK Terör örgütünün gerçek yüzü ile hepten yüzleşen halk örgütün halktan az da olsa bulduğu maddi manevi desteği tamamen kesti ve PKK militan da bulamaz hale geldi. Ayrıca Ordumuzun planlı mücadelesi neticesinde dağlarımız da da barınamaz hale geldi. Hatta İç İşleri Bakanlığı terör örgütü militanının sayısının ülkemiz içerisinde yok denecek kadar azaldığını ifade etti. Tam Devletimiz nihayet yendi terör örgütünü deyip rahat nefes alacağımız bir zaman diliminde 17/25 Aralık sonrası cemaatin adamlarını birlikte siyaset yapmak üzere MHP'ye davet eden Devlet Bahçeli'nin terörsüz Türkiye adı altındaki açıklamaları ile karşı karşıya kaldık. Bahçeli'nin herkesi ama herkesi oldukça şaşırtan saçma sapan açıklamalarına her nedense Erdoğan'da olumlu dönüş yaptı ve süreç başlamış oldu. Rahmetli Prof. Dr. Haydar Baş'ın yıllar evvel ön gördüğü gibi MHP daha doğrusu Bahçeli ve avenesi nihayet gerçek yüzünü ortaya koydu ve Ak Partiyi HDP yada yeni adıyla Dem ile iş birliği ve ittifaka mecbur etti. CHP'de aynı Sayın Baş'ın söylediği gibi göstermelik bir sözde muhalefet ile beraber sürece destek verdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan AKP MHP ve Dem ittifakını malumunuz olduğu üzere geçtiğimiz günlerde ilan ediverdi. Gelin görün DEM’ciler bu ittifak söylemini kabul etmedikleri gibi Ekrem İmamoğlu'na yapılan yolsuzluk ve rüşvet operasyonunun siyasi bir operasyon olduğunu da ifadeyle beraber CHP'yi masaya davet ederek sizde oturursanız masaya İmamoğlu'nun siyasi esareti biter deyiverdiler. Ayrıca AK Parti'ye de ağır eleştiriler getirip bir ittifak yapacaklar ise yerel seçimlerde destek verdiklerini açıkladıkları CHP ile yapmak isteyeceklerini de söyledi. Acaba DEM'e ait bu açıklamaların Erdoğan'a DEM'in ittifaka dahil olduğunu açıklattıktan sonra yapılacağı da önceden planlamış mı idi? İmamoğlu'nun siyasi esir olarak vasıflandırılması ve sanki masa adalet dağıtıcı olmuş gibi masaya CHP oturur ise İmamoğlu çıkabilir denilmesi Erdoğan'ın işine gelmiş olabilir mi? Ya da mesela biz ittifakta falan değiliz ve AKP'ye yönelttiğimiz eleştiriler aynen geçerlidir ve destek olmayız demesi Erdoğan'ı yalanlaması anlamına gelmez mi? Bahçeli'nin ajandasındaki plan da bu açıklamalar da var mıydı? Ve mesela bir adım sonra süreci tek taraflı sonlandırıp MHP CHP ve DEM ittifak edecek olabilirler mi?
Erdoğan'ı tuzağa mı düşürdüler? Yada Erdoğan'mı Bahçeli ve DEM’cilerin tuzağını fark ettiği halde anlamazdan gelip Onları tuzağa çekti? Yoksa Devlet Bahçeli nezdinde Devlet aklı Devlet aklı deyip durdukları aklı artık bölücü başı ve bebek katili Abdullah Öcalan’mı belirleyecek? Bekleyip göreceğiz bakarsınız yine bir 4 Ağustos tarihinde Sayın Erdoğan çıkar ekran önüne ve bunların terörsüz Türkiye’den anladıkları terör örgütlerinin tüm isteklerinin yerine getirilmesiymiş ve bizim bunu yapmamız da bu ihanete ortak olmamız da mümkün değil. Bu ihanete ortak olmaktansa iktidardan düşmeyi yeğleriz veya dün düşman sandığımız ve fakat Devlet aklına daha yakın akla sahip olduğunu ve milli insanlar olduğunu anladığımız yeni ortaklar ile yola devam edeceğiz der mi? Yaşayıp göreceğiz Türkiye siyaseti hep sürprizlere gebe. Bize düşen ise dua..






