Rehabilitasyon merkezinde darp edilen 11 yaşındaki Mustafa Kılınç'ın annesi Emine Kılınç'ın sosyal paylaşım sitesi Facebook'ta yapmış olduğu paylaşım;
Adı: Mustafa, dünyamıza bir bereket ve rahmet vesilesi olarak doğdu. Çünkü o doğuştan engelliydi. Allah bizim Cennetimize kefil olması için ve ömrümüzce yüzüne şefkat ve sevgiyle bakabilmemiz için Onu engeliyle birlikte yollamıştı dünyamıza. Mustafa engelli de olsa bizim çocuğumuzdu, tıpkı Ondan sonra doğan ve Allah'a şükür engeli bulunmayan diğer kardeşi gibi. Herkes çocuğunu gözünden sakınır ve gözü gibi de sakınır fakat biz Mustafa'yı doğal olarak daha bir sakınarak büyüttük ve daha bir üzerine titredik. O kadar ki annesi olarak benim bir parçam oldu ve yaşı kaç olursa olsun bir parçam olarak yaşamaya devam edecek. Mustafa okuma yazma öğrenemezdi belki de hiç öğrenemeyecek çünkü Mustafa'm konuşamıyor ve konuşulanları da maalesef yeterince anlayamıyor. Mustafa'm büyüdü ele avuca sığmaz oldu yaşıtları okula giderken Onun evde kalması doğal olarak canını sıkıyordu sonuçta insandı ve her çocuk gibi Onun da içinde biriken enerjiyi bir miktar da olsa yakmaya, hava almaya ve insanlarla iletişim kurmaya ihtiyacı vardı.
Malum Devletimizin engelli aileleri ve engelli çocuklarına hizmetler maalesef yeterli değil ve hemen her alanda gerek engelliler gerekse engelli aileleri Sosyal Devletin eksikliğini maalesef hissediyor. Biz de bu eksikliği hisseden bir engelli ailesi olarak Devletimizin desteklediği ve garantörü olduğu Milli Eğitim Bakanlığına bağlı bir özel eğitim kurumuna canımızı emanet edercesine emanet ettik. Günlerden bir gün o günlerden bir gün dediğim tam da geçen sene bugün, çocuğumu getirdiler okuldan servis aracılığıyla ve her tarafı yara bere içinde teslim ettiler. Sabah okuluna süt gibi yolladığım çocuğum okuldan döndüğünde yüzü gözü kolları boynu yara bere içinde evine getirildi. Tabi çocuğunu o halde gören anne (ki Allah hiç bir anneye böyle acılar yaşatmasın) nasıl bir tepki ve reaksiyon verirse ve bende o şekilde tepki verdim ve doğal olarak çocuğumun bu hale nasıl getirildiğini sorguladım. Baktım ki okul idaresinden servisçiden eğitimciden vs. aldığım bilgiler birbiri ile çelişiyor ve işin içinde bir gizem katma ve örtbas etme gayreti var. Hemen konuyu Adliyeye taşıdım ve çocuğumu bu hale getiren sebebin ortaya çıkarılmasını ve sebep olanların yani darp fiilini gerçekleştiren kişi yada kişilerin cezalandırılmasını talep ederek şikayet dilekçesi verdim. Sağolsun kolluk kuvvetleri yada polis memuru arkadaşlar konuyla yakından ilgilendiler, hemen gidip hastane raporu aldık ve hastaneden çocuğumun darp edildiğini açıkça yazan raporla birlikte bekledik ki Savcılarımız şüphelileri, okul idaresini yetkili yada sorumluları, ciddi bir sorgudan geçirip sigaya çekerek suçluları ortaya çıkartır ve hakim karşısına çıkartır.
Ancak üzerinden 1 yıl geçmesine rağmen hiç bir sonuç elde edemedik. Neymiş efendim Savcı beyimiz ifade almış ve kimse suçu kabul etmemiş oda daha derin bilgi için Adli Tıp Kurumuna sevk etmiş. Yahu basit bir darp olayı ve hastane raporları var zaten darp olduğuna ilişkin. Hangi darp olayı hastane raporları yeterli görünmeyip Adli Tıbba yollanmış? Neden gerek duyuldu ki diye sorguladım ve belki dedim şüphelilerin tükürük yada doku örnekleri falan alınıp testten geçirilecektir, nereden bileyim ben Adli Tıp Kurumuna zaman kazanmak için gönderildiğimizi. Engelli çocuğum ile seyahatin ne kadar zor olduğunu tahmin edebilirsiniz. Yazık çocuğumu götürdük İstanbul'lara Uşak Devlet Hastahanesi acil servisindeki doktorların yaptığından hiçte farkı olmayan bir muayeneden geçirdiler ve hiç bir şey demeden hiç bir yorum katmadan bizi gerisin geri gönderdiler. Ne kan örneği var ne tükürük yada doku örneği nede başka bir Adli Tıplık çalışma söz konusu bile değil. Neyse bekliyoruz ki Adli Tıptan sonuç gelecek ve mahkeme huzurunda ifadeleri alınacak şüpheli ve çalışanların belki orada çözülür. Rapor 29 Nisan tarihinde çıkmış Adli Tıp Kurumundan ama benim elime daha geçtiğimiz haftalarda geçti oda kendi zorlamam ile. Savcının yanına gittiğimde savcı bana Adli Tıbbın çocuğun kendi kendine zarar vermişte olabileceğini belirten bir rapor hazırladığını söylediğini duyunca başımdan aşağı kaynar sular döküldü. Adli Tıp bu kanaate nasıl varmış peki? Yada varabilirmiymiş? Zaten çocuğumun kendi kendine oluşturamayacağı derecede izler bırakan darplar ve çocuğumun vücüdunda kendisinin yetişemeyeceği yerlerinde de yara ve bereler olduğu gerçeğini nereye koyarak çocuk kendi kendine yapmış olabilir kanısına varmışlar? Tüm bu soruların yanıtını bilmiyorum.
Peki ben şimdi bu rapora itiraz edeceğim zaten de ya zannınız da yanlışsanız ki bana göre kesin yanlışsınız siz hangi vicdanınıza sığdırarak bu, çocuk kendi kendine yapmış oladabilir olmayadabilir gibi abuk subuk raporu hazırlayıp altına imza koydunuz? Hem bu sizin uzmanlık alanınız değil ki siz bu izlerin darp izi olup olmadığına bakacaksınız bu darbı kim yapmış olabilir kısmı Savcıların işi iken, acaba konuyu kapatması istenen Savcıların elini güçlendirip kendini kurtarması için önalmak için mi bu raporu hazırladınız? Yada sizde Adli Tıp Kurumu raportörleri olarak vicdanı ile cüzdanı arasına sıkışanlardan mı oldunuz acaba? Gibi sorular aklımdan geçmedi değil kondurmak istemesem de. Türkiye'de son zamanlarda işlerin nasıl yürüdüğünü düşününce insanın aklına hepsi de geliyor tabi. Hem madem bu rapor Nisan ayı sonunda çıktı neden Kasım sonuna kadar bekledi bu dosya. Şüpheli ifadeleri tamam, ilk gün acil servisten alınan darp raporu tamam, Sosyal Hizmetler Kurumunun bu çocuk darp görmüş şeklinde verdikleri raporlar tamam, uzman görüşleri vs tamam, nihayet beklenen Adli Tıp Raporu da Mayıs ayı itibarı ile tamam olduğuna göre bu dosya mahkemeye gönderilmek üzere neden aylarca rafta bekletildi? Hangi yoğunluk sizi ağzı dili söylemeyen bir çocuğun darp edildiğine ilişkin iddiaların sorgulandığı bir dosyayı 7 ay savsaklama lüksünü sundu? 7 Ayda 210 Gün var biliyor musunuz? Ve biliyor musunuz? Çocuğu darp edilmiş anne baba için suçlunun elini kolunu sallayarak gezdiği ve ortaya çıkartılmadığı her gün bir asır? Size çabuk geçiyor olabilir günler ama Adalet bekleyen anne baba için bu şekilde beklemek sandığınızdan çok daha zor emin olabilirsiniz.
Netice de Sayın Savcı davayı açtıklarını söyledi ama benim elime hala bir tebligat geçmiş bile değil. Bekleyip göreceğiz Hakim huzurunda vicdana gelip doğruları söyleyen bir Allah'ın kulu çıkacak mı? Yada Mahkeme heyeti doğruların ortaya çıkartılması için ne mümkünse yapıp çocuk bu hale gelirken başında olanları mahkeme huzurunda dizlerini titretecek mi? Yoksa yine kurum yetkililerinin siyaseten işi bitirdiği yönünde telkinleri arasında rahat rahat gelip matbu evrak hazırlarcasına düzmece ifadeleri verip çıkacaklar mı? Bekleyip göreceğiz Peygamber Postu da denilen doğruların söylenmesi üzerine bütün mukaddesat ver değerler üzerine yemin verilerek konuşulan o makam da yani mahkeme huzurunda doğruları söyleyecek mi çocuğum bu hale getirilirken başında olması gereken emanet ettiklerimiz.
Devletimiz bu kuruma güvenebilirsiniz demiş tabelasına isminin başına kocaman Milli Eğitim Bakanlığı yada MEB Yazdırmış biz de Devletimize güvenerek çocuğumuzu bu insanlara ve kuruma emanet etmişiz. Çocuğumu evime bu halde getirenler utanmadan çocuğun kendi yapmış olacak diyor. Peki kim görmüş? Yada kim başında imiş çocuğum kendini bu hale getirirken? Sorularının cevabı da yok. Savcılık ifadelerinde kimisi çocuk servise bindirilirken eli yüzü tertemizdi hiç yara bere izi yoktu diyor. Kimisi de servise götürülmeden önce çocuğu bu halde gördüğünü söylüyor? Kimisi de her şey delilli şahitli ortada iken ve aylardır çocuğumun eğitimi ile ilgilendiği herkesçe bilinirken Mustafa benim öğrencim değildi bile diyebiliyor. Bildiğimiz çalışanları Savcıya Müfettişe ben gönüllü abla idim o gün için orada idim her gün bulunmam bile gönüllü olduğum için canımın istediği zaman gelirim diyor. Savcı da Müfettişte bu ifadelerin yalan odluğunu bile bile tutanaklara aynen böyle geçirmek zorunda kaliyor. Hic kimse cikipda arkadaş neden yalan söylüyorsun doğruyu söyle demediği gibi yalan beyan olduğunu anlamalarina rağmen itiraz eden de yok. Görseniz ifadeleri kalıp gibi matbu evrak okur gibi okursunuz inanın. Bu denli tek kalip ifadeler olduğu ve bir sürü yalan beyan içerdiği çok belli olmasına rağmen bu çocuğun canını yakanların ortaya çıkartılması için en küçük bir psiokolijk kavga bile verilmiyor. Oysa ya Onlardan birinin çocuğu engelli olsa idi Mustafa'm gibi ve aynı şekilde onlar da çocuğunu yara bere içinde teslim alsaydı evinin önünde acaba aynı şekilde mi yürürdü bu soruşturma? Mustafa'mın yaşadığı bu çok üzücü olayın yıl dönümünde hem merak eden arkadaşlarımı süreçten haberdar etmek hem de içimi dökmüş olmak adına bu paylaşımı yapmaya ihtiyaç duydum. 1 Yıl Oldu Mustafa'm ama Seni bu hale getirenleri bulma konusunda Savcı Amcaların bir arpa boyu dahi yol alamadıkları gibi henüz hakim karşısına bile çıkartamadılar sorumluları. Özür dilerim Mustafa'm kırılası elleri ile sana vururlarken Devletime güvenip emanet etmiştim. Suçluların ortaya çıkartılması işini de başka çarem olmadığı için Devletime güvenip emanet ettim. Ama Savcı amcalarının senden önemli çok işleri varmış ancak zaman bulabildiler ve ancak dava açabildiler. İnşallah önümüzdeki yıl bitmeden suçluları bulup cezalandıracaklar evladım geciken Adalet için ben yine özür dileyeceğimiz ama temennim sana bunu yapanlar bulunsun ve İlahi Adalete havaleye mecbur edilmeden Devletimiz Adaleti tesis ve temin etsin...
Bizlerde yavrumuza şiddet uygulandı diyerek defalarda bimer'e baş vuruda bulunduk ne var ki Milli Eğitim Müdürlüğündeki yandaşlık sebebiyle hezimete uğradık adalet var diyen rüyasında görür....dikkat edin engelli çocuğu suçlu duruma düşürmesinler.