Uşak Haber Merkezi İmtiyaz Sahibi ve Başyazarı Erkan Çuhadar PLANDEMİ VE AŞI TİYATROSUNU darma dağın edecek daha çok kitlelerce okunması halinde Emperyalist tezgahları, emperyal çetelerin başına geçirebilecek bir makale kaleme aldı ve kendi özel facebook hesabında "Aşı Karşıtları 11 Eylül'de miting düzenleyecek" başlıklı bir haberin üzerinde paylaştı. İşte o yazı ve paylaştığı o haber lütfen okuyun emin olun çok aydınlanacaksınız...
Erkan Çuhadar'ın kendi özel facebook hesabında paylaştığı yazısı
"Rothschild Ailesi’ne, Rockefeller Ailesi’ne, Dünya Sağlık Örgütü’ne dava açtık. ‘Küreselciler’ denen bunlar.
Peki neyle suçluyorsunuz?
Soykırımla… Pandemi ve aşı sürecinin soykırım faaliyeti olduğunu düşünüyoruz. COVID-19 diye bir virüse inanmıyoruz. "
Manşetteki Aşı karşıtı kavramına hiç katılmıyorum aşıdan fayda geleceğine inanmadığı gibi zararından korkanlar ve aşı olmak istemeyenler diyebiliriz ki benim de şahsen kafam çok karışık ve vurdurmayı da düşünmüyorum. Mecbur edeceklermiş mecbur ettikleri güne kadar bekleriz mecbur edilirsek o zaman bakarız diye düşünüyorum ve şahsen Emperyal plan olduğu çok belli olan ve adını en baştan beri Plan demi koyduğumuz Plandemi yasaklarına karşı verilen her türlü reaksiyon ve tepkiye en azından kalben destek oluyorum. Ne kadar az yasak o kadar iyidir zaten. Ne kadar çok özgürlük o kadar iyi. Yukarıda sonunu paylaştığım mitingi düzenleyen kitlenin sözcüsünün verdiği ropörtaj da en ilginç olan cümle Covid-19 diye bir virüse İNANMIYORUZ cümlesi. Dikkat edin öyle bir virüsün varlığına inanmıyorlar. Zaten mitinge de destek olduğunu bildiğim Abdurrahman Dilipak GRİP19 koymuş virüsün adını. Hiçte mantıksız görünmüyor. Hele ki Gribin Zatürrenin tamamen ortadan kalkıp meydanı COVİD19'a bıraktığı şöyle bir dönemde.
Klasik grip ve zatürre salgınlarını korona salgını diye takdim ediyorlar diyen doktor bile gördüm sosyal medyada. Keza zatürrenin dünya da her yıl 4 milyon can alırken bu yıl sesinin sedasının çıkmaması çok ilginç. Her yıl ortalama 4 Milyon can alan hastalık devreye Covid girdiği günden beri kayıp, grip nezle de keza öyle ama herkes korona olabilir ve herkes aşı vurdurmak zorunda öyle mi? Varlığını bile kabul ettiremedikleri bir virüsten korkutup aşı oldurtamadılar milleti şimdi de sosyal ve ekonomik hayatta kısıtlama yoluyla aşıya ikna olmasını bekliyorlar. Yahu adam ilaç şirketlerinin para karşılığı denek olarak kullandıkları kişilerle yaptığı sözleşmeye imza isteyip dururken sizler gönüllü aşı vurdurmak istermisiniz? Keza zaten aşı vurulanlarda pozitif çıkabiliyor ve yan etkilerinden şikayet edenlerin haddi hesabı yok. Sağlık çalışanlarının bile 100'de 20'si aşı vurulmaktan imtina ediyorsa halen. Halen bazı doktorlar bile vurulmuyorsa riskli görüp bizim iki kere düşünmemiz gerekmez mi? Saçmapan bir virüs havada 14 gün askıda kaldığını bile tespit etti bilim adamları ilk günlerde yollarda insanları birdenbire öldürüyordu görüntüleri yayılmıştı. Sonra birden sakinleşti hatta girer girmez öldüren virüs 14 Gün kendini saklar hale geldi ve inanır mısınız bu da bilindi hem de virüsün çıkışının 13. gününde. Yani büyük bilim dehaları 13. Günde anladılar virüsün ertesi gün terkedeceğini ve 14 Gün kuralını getirdiler. Kendisi çıkmadan test kiti çıktı hatta aşısı bile çıktı ama bir tane ilacı bulunabilmiş değil tedavisi imkansız.
Sadece virüs değil tabi saçma sapan olan salgının seyri de öyle? Turizm sezonu ölü sayısı 40'a kadar düşüyor. Ama bitmesine yakın sezonun bir fırlıyor ölümler önü alınamıyor. İstastiklere boğdu milleti salgın. Nasıl olsa test sayısı artınca vaka sayısı artıyor. Sıradan ölümleri bile pandemi ölümü neticede deyip COVİD istatistiğine dilediğimiz kadar yerleştirip artırınca ölüm sayısı işini de çözüyoruz nasıl olsa diye düşünüyor olacak ki Sağlık Bakanı hala her gün çıkıyor ve aptal yerine konduğunun farkında olmaksızın halkı aptal yerine koyduğunu sanan saçma sapan açıklamalar yapıyor. Tabi Virüs saçma hastalık saçma ki gripten zatürreden belirgin hiç bir farkı yok. Tek fark gripseniz bilirsiniz ama korona iseniz bilemeyebilecek kadar hafif atlatabilirsiniz. Komedi gibi hastalık saçma sapan olunca salgını da saçma sapan oldu. Tabii ki tedbirleri de saçma sapan olmalıydı ve oldu.
Hijyen diyecekseniz gerçekten ve virüslere karşı mücadele verecekseniz şayet ilk önce virüsü çevremize yayan Sanayi kuruluşları ile uğraşın. Bakın Ulubey deresine Banaz yada Gediz Çayına adı neyse virüs nerden yayılırmış görün? Keza daha önce bu çevre katliamlarının pislik ve zehir saçan görüntüleri eşliğinde ifşasını yaptık defalarca. Ama şurada burnumuzun dibinde bir Halil Ağaoğlu'na söz geçiremedik. Sanırsın adam şehrin padişahının çocuğu ve sahibi. Arkadaş adam bütün şehre virüs saçıyor senelerdir Validen izinli. Validen izinli diyorum fabrikasını OSB'ye taşıması yönünde kararı uygulamıyorlar Valiler sürekli uzattıkları yıllara dayalı izinler veriyorlar. Gerçekten virüsler ile mücadele etmek istiyorsanız tuvaletleri temiz tutmakla yetinmeyin, sapkın ilişkiler içinde olanları da önleyin mesela. Hijyen şartlarının tuvaletten fazla ihlal edildiği bir zeminde gerçekleşmiyor mu bu sapkınların ilişkisi. Ya da sentetik uyuşturucu üreticileri mesela. Onlar da uyguladıkları kimyasal işlemleri şehirlerin göbeğindeki apartlar da yapıyorlar genelde ve biliyoruz ki her türlü sentetik kullanıcısı da virüs tehditi ile karşı karşıya ille de üreticileri. Hoş Sentetik uyuşturucuya geçişin ilk basamağı niteliğinde bir hap olduğunu bildiğimiz Lirica'yı Sağlık Bakanlığı onaylı fabrikalar da üretiyorlar ve masum bir ilaçmış gibi sokaklarda nerdeyse marketlerde bile bulunabiliyor. Sentetik Uyuşturucu Sağlık Bakanlığının hiç umurunda olmadı zaten uyuşturucu bağımlıları da tabi. Hatta kurtulmak isteyenler bile Sağlık Bakanlığından umduğu desteği bulamadıklarından şikayetçiler. Madem ki amaç virüs ve salgınlarla mücadele topyekün bir mücadeleye girişelim Zatürre de almasın bizden her yıl ortalama 4 Milyon can, Grip de almasın.
Neden tertemiz ve sağlıklı bir ortamda yaşama mücadelesi vermek varken göz göre göre ormanlarımız yanarken Sağlık Bakanlığı olarak tek açıklama üzüntü ifadesi bile dile getirmiyoruz. Bunca kepazelik yaşanıp duruyor ve ülkeyi yönetenler akıl sağlıklarının ve ruh sağlıklarının yerinde olduğunu iddia ediyorlar öyle mi? O halde bu saçmasapan kaderi nasıl yaşıyor olabiliriz biz. Borç belediyelerden Özel İdarelere Devlet Hazinesinden Bakanlıklara her kurumda gırtlağı aşmış durumda ve tüm kurumlar kaynak sıkıntısından dem vuruyor hali hazırda ve nerdeyse hepsi çökme evresine sürüklenmiş durumda. Sınırlarımız kevgire dönmüş. Kim giriyor kim çıkıyor belli değil? İç İşleri Bakanının Organize Suç Örgütü Lideri olarak tanımladığı kişi kendisine alenen süslü sülü diyor ve Devlet hiç bir şey yapamıyor. Eli kolu bağlı herkes videoları izliyor.
Ard arda gelen videolarda Devletin Başbakanlığın kapısına kilit vuran son Başbakanın Oğlu; uyuşturucu trafiğinde pişti olduğu söyleniyor. Kimse kılını kıprıdatmıyor. Lanetdayn dalga geçer gibi yalanlamalar dışında. Hiç kimse de demiyor ki arkadaş Başbakan hakkında oğlu hakkıında İç İşleri Bakanı hakkında bu ne ağır ithamlar? Kim konuşturuyorsa sustursun bu herifi yoksa konuşturanı bulur tepesine çökeriz. Bir muhalefet temsilcisi de demiyor ki Sedat peker neler söylüyor? Doğru mu bu anlatılanlar? Anayasamızı yazan kuzu postuna girmiş çakalın maharetlerini konuşmuyorum bile. Düşünsenize AKP Yönetiminin Anayasa yazması için vazifelendirdikleri adam nasıl bir trafiğin içinde çıkyor. Yunan kafa tutar olmuş aklınca ada işgali ile işe koyuluyor. Amerika durumdan vazife çıkartıp Yunanistana tank yığıyor ve biz hala eve mi kapansak aşı mı olsak? Kafaları yaşatılıyoruz ve bizi yönetenler sağlıklı öyle mi? Ben bu ülkeyi bu hale getiren kişi olsam Allah muhafaza, kesin kahrımdan ölürdüm. Bunların hiç umurunda değil her biri Devlet kurtarmış kahraman gibi geziyor beylerimiz Adliye ve koılluk kuvvetlerinin sırtında.
Neyse ne diyorduk Sağlık Bakanlığının tek mücadele etmesi gereken virüs halkın çoğunun varlığına bile inanamadığı COVİD 19'mu başka sahalarda neden vaziyet almayız. Sadece COVİD değil ki derdimiz? İnin akarsuların haline bakın çıkın zirvelere kendi haline ve kaderine terkedilmiş vahşileşmiş ormanları görün insan giremeyen. Gidin orman köylerini bitirip köylü yardımı olmadığı için günlerce söndüremediğiniz için cayır cayır ormanları bi gezin. Gidin mesela Uşak tabakhanesine Adı Karma OSB. Bazı organize işler oluyor tabi biz zaman ayırıp sizi haberdar edemesekte ama Devletin istediği mana da Organize değil zaten sanayi ile de bir ilgisi yok dönen organize işlerin. Ama OSB Şartlarına uymadığına en azından arıtma tesisi manasında eminim. Kokuyu bile gideremediler. Gidin de Cezaevi Müdürü yada çalışanlarını bir dinleyin. Hele o 24 saat o kokuya mahsur kalan mahkumlara. Kimse kusura bakmasın buz gibi şu haliyle tabakhane orası. Gidin de virüs neredeymiş görün mesela. Bizim Dericilik yaptığımız zamanlardan ne farkı var Allah aşkına? Nerdeyse hiç ki bu gidişler oralarda da yakındır in cin top atmaya başlayacak Allah muhafaza.
O halde yukarıda saydığım virüs saçan dehşet verici gelişmelerle ilgili de bir TEDBİR ve mücadele takviminiz olmalı değil mi Sağlık Bakanlığı olarak? Sonuçta sentetik kimyasal uyuşturucu yapan yada kullananlar da sapkın ilişkiler içinde olanlar da kendileri önkabul içindeler sağlıksız olduklarını. Sağlığı bozuk insanlar virüs içinde yaşıyor ve topluma da virüs salıyor bilerek bilmeyerek öyle değil mi? Aids te mücadele etmemiz gereken hastalıklar arasında Hepatit B'de keza öyle ki oda çok bulaşıcı. Hepatit B teşhisi koyduğunuz Restorant çalışanına sana istirahat yazalım bile demeyip işinin başına yolluyorsanız, korona teşhisini test kitinin koyduğu sapasağlam insanları neden 14 gün evine hapsolmaya mahkum ettiniz ki zaten pozitif çıkan bindi halk minibüsüne evine gitti ve bulaştıra bulaştıra gitti aslı varsa hastalığın. Maske diye bir şey uydurdunuz Milyarları kazandı üç beş maske üreticisi ve tüccarları oysa aklın ve bilimin kabul edebileceği bir tedbir bile değildi maske denilen tedbir. Hem neden bu kadar çok gündemimizde bizim bu salgın. Neden başka gündemleri konuşmamız istenmiyor. Ne desek söz koronaya tedbirlere getirilip kapatılıyor. Geçen gelmiş MHP'li bir arkadaşımız diyor ki uzlaşı çıkmasa sizinle bunlar 1 Eylülden itibaren yeniden kapanmaya gider korona planı devam eder. Yani uzlaşı çıkarsa bize dayatılan plan devreye konacağı için kapanmaya gerek olmayabilir demek istiyor arkadaşımız. Anlaşılan yüzleştirmemek için ne mümkünse yapacaksınız ama unutmayın ki gerçekler sizi yüzleşmeye mecbur edecektir bir gün biz direneceğiz.
Durum bu kadar saçma sapan bir boyutta ise ki bu boyutta O halde nedir efendim bu zulüm. Neymiş edendim aşı vurulmayan pcr testine mahkum edilecekmiş. Yapma ya? Siz bunu uygulayabileceğinize inanıyorsanız 20 Milyonun üzerinde insan bir kez bile aşı olmamışken hala. Zaten aşı vurulması gerekmeyenleri çıkartınca yaşları dolayısıyla geriye kalanın yarısı eder bu rakam. Yani aşı vurulması beklenenlerin yarıya yakını aşı olmamış. Zaten 1 kere vurulup bir daha sağlık ocağının kapısından bile geçmeyen bir kitle de var milyonlarla ifade edilen.. Neymiş efendim aşı vurulmazsak seyahat edemeyecekmişiz neymiş efendim aşı vurulmazsak resmi kurumlarda işimiz olursa göremeyecekmişiz. Korku ve baskıya ne lüzum var peki. Dünyanın neresinde ya da hangi tarihinde görülmüş böyle bir pandemi ve böyle bir virüs. Ne zaman bu kadar despotça insanlar evlerin tıkılmış ne idüğü belirsiz bir maskeye mecbur edilip uzak durun birbirinizden ve bizden denilmiş? Bana sorarsanız bu saçmalıkları millete dayatanlar delirmiş....
Çok doğru bir tespit ben tuvalet işletiyorum Allah'a şükür korana olmadım. Korana var diyenlere çok kızıyorum. Tekbir benden taktir Allah tan