“Hava kurşun gibi ağır
Bağır bağır bağır
Bağırıyorum
Koşun kurşun eritmeğe çağırıyorum
O diyor ki bana
Sen kendi sesinle kül olursun ey
Kerem gibi yana yana
Dert çok
Hemdert yok
Yüreklerin kulakları sağır
Hava kurşun gibi ağır
Ben diyorum ki ona
Kül olayım Kerem gibi yana yana
Ben yanmasam
Sen yanmasan
Biz yanmasak
Nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa
Hava toprak gibi gebe
Hava kurşun gibi ağır
Bağır bağır bağır bağırıyorum
Koşun kurşun eritmeye çağırıyorum.”
Hava kurşun gibi ağır, can acıtan bir yakarış, yürek burkan bir can pazarı. Bir annenin feryadı, bir babanın çaresizliği, bir çocuğun şaşkınlığı, enkaz başında beklenen binlerce hayat. El kol bağlı, bir sese, bir nefese hasret. Türkiye enkaz altında, Türkiye yapayalnız. Bir varız bir yokuz çünkü yakardığımız yüreklerin kulakları sağır. Bir canın değeri bin cihana bedelken, binlerce can hangi çıkar için helak olmaya değer? Şimdi hangi para, hangi mevki sarar yaraları? Kaç ömürle telafi edilir bir canın bir tanecik ömrü? Dert çok, hemdert yok. Cebinde çocuklarına vermek için büskivi ile bekleyen bir babanın göz yaşlarını, “kardeşim küçük ölebilir” diyen bir çocuğun acısını, günlerce sevdiği insanların enkazının başında biçare çıkan yardım çığlıklarını hangi yürek sindirir? Hangi yürek görmezden gelebilir acı çeken kardeşinin feryadını? Daha kaç tane can kurban olacak bitmeyen hırslara? Daha kaç ev mezarlık olacak can kıymeti bilmek için? Daha kaç annenin yüreği yanacak? Daha kaç çocuk yarım kalacak huzurlu bir yarın için? Mükemmel bir yarın istemiyoruz, yaşamak istiyoruz. Yaşamak, nefes almak, gülümsemek istiyoruz. Her geçen gün bunun daha da zorlaştığını görmek istemiyoruz. Zaten her şeyden vazgeçtik, bir tek korkmadan yürümek, korkmadan uyumak istiyoruz. Bir annenin evladından vazgeçemediği gibi, ülkemiz de, evimiz de bizden vazgeçmesin istiyoruz. Ama her şiddette, her enkazda, her felakette hakkımızın gasp edilmesinden yorulduk. İhmal edildikçe hak savaşına girmekten yorulduk. En temel olan yaşam hakkımızın elimizden alınıp durmasından yorulduk. Her felakette gelen ümitsizliği, korkuyu artık sindiremiyoruz. Sizin tarafınız korku ve nefretle dolu, hırs ve öfkeyle dolu. Biz haysiyetimizle masumun hakkı için savaşırız. Artık sizden korkmuyoruz. Çünkü uzakta canı yanan benim kardeşim, onun hakkı, bizim sesimiz, nefesimiz. Bir nefese bin can feda olur bu coğrafyada. Onun kederine, onun yaşam hakkına, onun sevincine, onun öfkesine ses olacak binlerce yürek. Korkmuyoruz çünkü bu öfke, bu nefret, bu sevgiden, bu bağdan güçlü değil. Korkmuyoruz çünkü artık kaybedecek vakit yok.