Kategoriler

Uşak Haber Merkezi

Mahkûmlar ve yakınları beklenti içinde ve sabırsızlık had safhadayken, Gazi Meclis elini çabuk tutmalı.

11. Yargı Paketi’nden yararlanmayı bekleyen on binlerce mahkûm, yeni yıla evlerinde girmeyi bekliyor ki bu onların hakkı.

Kamuoyunda “Covid affı” olarak da bilinen ve pandemi sürecinde kimi mahkûmların yararlandığı düzenlemeden; suç tarihi 2023 ve öncesinde olan, fakat kararların gecikmesi yani mahkûmun elinde olmayan, devletin mahkemelerinin yoğunluğundan kaynaklı nedenleriyle cezasının infazını pandemi dönemine denk getiremeyen mahkûmlar, denetimli serbestliğin pandemi zamanı avantajlarından yararlanamadı. Bu durum adaletsizlik, mağduriyet ve hak gaspları oluşturdu. Bunun üzerine Türkiye Büyük Millet Meclisi bir düzenleme yapmaya mecbur kaldı. Adını 11. Yargı Paketi olarak bildiğimiz, en az kırk-elli bin kişinin faydalanması beklenen bu değişiklik, nedense bir türlü çıkarılamadı ve geciktikçe gecikti. Tabii ki bu durum, zaten yoğunluktan şikâyetçi olan, adeta zulüm görür gibi ceza yatan mahkûmlar ve yakınlarının sabırsızlanmasına sebep oldu. Bu gidişle düzenleme daha da gecikirse yapılsa bile“geç gelen adalet adalet değildir” anlayışıyla kimseyi memnun etmeyecek.

Cezaevleri zaten tıklım tıklım, koğuşlar ful dolu olduğu gibi; koridorlar, mescitler hatta yemekhaneler bile aynı zamanda yatakhane olarak kullanılmakta. Mahkûmlar gerçekten zor zaman dilimleri yaşamakta, özellikle açık cezaevlerinde. Dolayısıyla beklentiye giren sadece yasadan yararlanacak olanlar değil, yararlanamayacak olsa da cezaevlerinin biraz olsun boşalmasıyla en azından yerde yatmaktan kurtulup ranzaya ve koğuşa kavuşacak olan mahkûmlar da, sanki yararlanacakmış gibi, yasal düzenlemelerin bir an önce gerçekleşmesini bekliyor. İnsanlar zaten cezasını çekmeye razı, ancak herkesin yararlandığı haklardan, önceki düzenlemedeki yanlış uygulamalar veya teknik gecikmeler nedeniyle yararlanamamış olmaları veya yararlanmanın gecikmesi, doğal olarak ağırlarına gidiyor.

Cezaevlerinin cezadan veya ezadan ziyade, ıslaha dönük bir mantıkla yönetilmiyor olması ve mahkûmların sanki her eziyeti hak eden insanlar gibi muamele görmesi, yazımın asıl konusu değil. Gerek Uşak Açık ve Kapalı Cezaevi’nde, gerekse ülke genelindeki ceza ve ıslah evlerinden gelen şikâyet ve önerilere ilişkin ayrıca birkaç yazı daha yazmayı planladığım için sadece değinerek geçeceğim. Ancak durum gerçekten vahim ve içler acısı; acilen çözüm bulunmalı. Zaten insanların adalete olan inancı bir hayli azalmışken, gün geçtikçe cezaevlerindeki ve mahkûm yakınlarındaki gerginliğin arttığını pekâlâ söyleyebiliriz. Ayrıca yararlanacak mahkûm sayısının gün geçtikçe eriyor, azalıyor olması da aslında hiç doğru değil. Zira bu bir af tasarısı değil, 2023 öncesi suç işleyenler açısından bir hak durumunda.

Bu yüzden, suçları ne olursa olsun, pandemi döneminde her mahkûmun nasıl yararlandığı ise; bu haklardan yararlanabilecek tarihlerde suça bulaşıp, mahkûmiyetleri ya da infazları bir vesileyle geciken mahkûmların da acilen haklardan yararlandırılmaları gerektiğini düşünüyorum. Şahsen kısa sürede Millet Meclisi’nin terör ve uyuşturucu baronluğu gibi belli başlı suçlar ve ırza geçmek gibi yüz kızartıcı olarak tabir edilen suçlar dışında mümkün olduğunca geniş kapsamlı, milli vicdanı rahatsız etmeyip rahatlatacak şekilde bir düzenleme de yapması gerektiğine inanıyorum. Keza millet iradesinin tecellisi de bence bu yönde ve cezaevlerindeki mevcut durum da bizi buna mecbur edecek durumda. Dilerim, Kovid yasasını bekleyen mahkûmlar yılbaşına değin evlerinde olurlar ve denetimli serbestliğe dair haklarından yararlanırlar da; mahkûmlar ve yakınları yılbaşında çifte bayram ve bir dönüm noktası yaşarlar.

Yorumlar