Nasıl Bir Şehr-ül Emin Uşak’ın Hayalinin Karşılığı Olur?
Bu seçimlerde kazanan belediye başkanımızın Uşak ilinin doğrulup kıyam edişinin bir Elif mesabesinde dimdik ayağa kalkıp Türkiye’nin her yerinden göze çarpışının ve tanınışının bir sembolü olsun istiyoruz. Kentimiz aslında tarihi ve kültürel ziynetlerini, coğrafi güzelliklerini, jeopolitik önemini tam manasıyla sergilemeye bu minvalden hareketle önemini başta Ankara ve İstanbul olmak üzere Türkiye hatta Dünya’ya deklare edebilseydi şayet, gerçekten egenin incisi olduğumuza hep birlikte şahitlik edebilirdik.
Kendi değerlerinin farkında olmayan, iç dinamiklerini harekete geçiremeyen birlik ve beraberliğin getirdiği nimetlerden bihaber yaşayan gelişme yönünde ciddi adımlar attığı bilinen birçok il lobi faaliyetlerini önemserken, bu gerçeği ısrarla görmezden gelen sivil toplum kuruluşlarından yararlanmayı dahi daima ihmal eden bir kent olmamıza rağmen, uzun yıllar çalışan memurların emekli olduğunda memleketine gitme alternatifini değerlendirmeyip yerleştiği ve emekli olduktan sonrada ölünceye kadar kaldığı bir kent olduğumuz gerçeğini görmezden gelmeye son vermeliyiz diye düşünüyorum.
Dört mevsimin bütün ihtişamı ile neredeyse en güzel şekilde yaşandığı yaylalar üzerine kurulu bir kent olan Uşak, 2014 yılında seçeceği belediye başkanı ile makûs talihini yenme girişiminin en önemli adımını atmış olacak gibi görünüyor. Bir önceki yazımda dürüstlüğe ve güvene vurgu yapmam ve güven duygusunu verebilme kabiliyetinin belediye başkanında aranan birinci özellik olduğunu vurgulamam nedense bazılarını rahatsız etmiş olacak ki bu yönde bir takım tepkiler ve yorumlar aldım. Bunun üzerine ‘NİÇİN’ güven konusunun özellikle üzerinde durduğumu ifade edebilmek adına sizlere bu yazımda bir kıssa anlatmaya karar verdim.
“Bir Türk delikanlısı at çiftliğinde atlardan bir tanesine adeta vurulur. Ata sahip olma arzusu içerisinde çiftliğin sahibini bulur. Delikanlının çiftliğin en güzel atını satın almak üzere bedelini sorduğunu fark eden çiftlik sahibi pejmürde kıyafetler içerisindeki delikanlıya hitaben delikanlı bu at benim çiftliğimin en güzel atı, sen bunu alabileceğine emin misin ki bedelini soruyorsun dedi. Çiftlik sahibinin aşağılayıcı tavrı ile irkilen genç, onuruna sahip çıkabilme kaygısı ile bir elif misali doğrulduktan sonra vakur bir ses tonu ile hitap ettiği çiftlik sahibine, senden ata ödemem gereken bedelin ne olduğunun cevabıyla birlikte bu bedeli tamamlayıp atı satın alabilmem için gerekli mühleti bana vermeni istiyorum dedi. Delikanlının gururlu tavrı hoşuna giden çiftlik sahibi, atın fiyatı söyledikten sonra kendisine 15 gün müsaade tanıdığını söyledi. Aldığı 15 gün müsaadeye sevinerek umut içerisinde çiftlikten ayrılan delikanlı, bütün birikimini koyduğu bir kenarda sakladığı paralarını 15 gün içinde ilaveler yaparak tamamlayıp çiftliğe atı almak üzere döndü.
Çiftlik sahibi sözünü tutmuş ve atı bekletmişti. Delikanlının ödediği bedel karşılığında atı teslim etti. Ata bindiği gibi büyük bir heves içerisinde çiftlikten ayrılan genç, köyüne gittiği sırada karşılaştığı bir ağacın gölgesinde konaklamaya ve bir şeyler atıştırmaya karar verdi.
Ekmek, soğan ve domatesten oluşan sofrasını kuran gencin yemek yediği esnada yanına sokulan garip kılıklı bir adam delikanlıya; delikanlı sofranda bana da yer var mı diyerek seslendi. Uzun zamandır aç olduğu her halinden belli olan garip kılıklı adamı hiç düşünmeden sofrasına buyur eden delikanlı sofradan çekildi ve hayale koyuldu. Delikanlının hayale dalmasından da istifade eden garip kılıklı misafir sofrayı silip süpürdükten sonra atı da bağlı bulduğu ağaçtan çözerek bindiği atı kaçırmayı başardı. Dört nala koşarak giden atın ardından bakan delikanlı, atını çalan adama arkasından seslenerek şunları söyledi; ulann ulannnn, ekmeğimi yedin soframı paylaştın, ona yanmıyorum beni bu ıssız dağ başında aç susuz koydun ona da yanmıyorum, yıllarca hayâlını kurduğum atımı henüz hevesimi bile alamadan çalıp gittin, ben ona da yanmıyorum içimde zerre kadar güven duygusu kalmıştı onu söküp alıp gidiyorsun ya ben ona yanıyorum.”
Hikâyede anlatıldığı gibi Uşak halkı, politikaya ve politikacıya olan güven duygusunu yitirmek üzere olduğunu aralarına inip biraz kulak veren herkes fark edebilir. İşte tam da bu noktadan hareketle kentimizin siyası, sosyo-kültürel ekonomik ve görsel değişimi için insanımızın yaşamak için olmazsa olmaz olan güven duygusunu hissedebilmesi için güvenilir politikacılara ihtiyacımız olduğunu düşünmekte olduğumdan bu vurguyu yapma ihtiyacı duydum.
Kentimizde insanların görmeyince özleyeceği, görünce umudunun yeşereceği ve içinin açılacağı karizmada, baş kesen değil savaş kesen sözler eden, birliğin tesisi için her kesimi kucaklayabilecek bir derinliğe sahip olan, halkın derdini dertlenip mutluluğundan hisse çıkartabilecek hissiyatda, eleştiriyi kabullenebilecek olgunlukta Uşak’ı modern bir kent yapabilecek birikim ve vizyonda bir belediye başkanı görme arzusu içinde olduğumuzu yenileyerek bir sonraki yazımızda buluşmak dileğiyle yazı dizimin ikinci kısmını da burada noktalıyorum.
Her şeyin gönlünüzce olması temennisiyle mutlu kalın.

özellikle ikinci ve son paragraflar çok hoş, kalemin çok kuvvetli tebrik ederim. bende kendi çapında yazılar karalayan ve okumayı çok seven bir ablan olarak katkı sunayım istedim müsadenle. uşak'a öyle bir başkan gelmeli ki yüzündeki tebessüm uşak halkının sevinci olmalı. ismi kerem ile birlikte anılmalı.tekrar tebrik ve teşekkür ederim. sizin gibi gençlere kendini ifade imkanı veren uşak haber merkezine de teşekkürü ayrıca bir borç bilirim keyifle takip ediyoruz siteyi, ilk kez sana yorum attım çünkü kalemi en kuvvetli olan sensin bence yazarlar içerisinde.

güvenli bir belediye baskanı istiyorsak suan ki belediye baskanı gibi sacma sapan adımlar atılmamalı
adı hiç şaibeye bile girmemiş biri olmalı böyle devam ederse ben bile galiba nurullah cagan'a evet diyecegim

lafla çok güzel söyleniyor herşey ama makama gelince kimse kimseyi görmüyor..ziyaretler,toplantılar falan hikaye..kaynağı nasıl bulacaksın,neyle ne yapacaksın kimse sormuyor,,şak şakla herşey bitiyor...sonra iş işten geçtikten sonra vah vah oluyor.halk gibi giyinmeyip halk gibi yaşamayan başkan olacaksa hiç olmasın..yoksa gerisi hikaye

belediye başkanı:rant için değil hizmet için çalışacak,haram-helal gözetip kul hakkı yemeyecek,imanı ve inancı tam,hem vicdani hem de objektif yaklaşım gösterebilecek karakteristik özelliklere sahip, belediye başkanı olarak ise herkese her bölgeye eşit çalışmalar yapabilecek,eşitlik ve adaleti ile güvenilir ve donanımlı bir ekip ve kadro ile çalışmalar yürütebilecek,anlık ve basit değil ileriye dönük uzun vadeli çalışmalar yapabilecek,vizyon ve misyonu ile uşak' ı şu dar boğaz trafik ve sosyal aktivite alanlarından kurtarıp daha ferah daha yaşanılası bir şehir haline getirebilecek,hem görsel açıdan daha güzel projelere imza atıp hem de bunları makul fiyata en dayanıklı hali ile yapabilecek,fuzuli projelerden(ucube kule,mende pazarı,sigorta pazarı vs.) uzak durup milletin parasını heba etmeyecek birisi olmalı bence.görünen köy misali bu yazının sonuna eşittir koyunca çıkan isim apaçık ortada.

"insanımızın yaşamak için olmazsa olmaz olan güven duygusunu hissedebilmesi" teşhisinize hayran kaldım.bu güven duygusunu yeniden güçlendirmek için, milli iradenin sahip çıktığı hükümetin desteğinide arkamıza alarak şehr-ül emin uşak için, bir kez daha "durmak yok yola devam" diyorum.

bunu kimseye anlatma
devesiyle birlikte çölde gitmekte olan bir bedevi, güçlükle yürüyen, susuzluktan dudakları kurumuş bir adama rastlamış.
adam bedeviyi görünce ondan su istemiş. bedevi devesinden inerek ona su vermiş.
suyu içen adam birden bedeviyi iterek, yere düşürür ve deveye atladığı gibi kaçmaya başlamış.
bedevi arkasından bağırır:
- tamam, deveyi al git ama senden bir ricam var. sakın bu olayı kimseye anlatma!
bu isteği tuhaf bulan hırsız duraklar, bu sözün nedenini sorar.
- eğer anlatırsan, bu her yere yayılır ve insanlar bir daha çölde muhtaç birini görünce yardım etmezler.
seçeceğimiz başkan konut sorununa el atmasın yeni işyeri alternatifleri oluşturmasın hersene kaldırımları söküp yeniden yapsın hergün insanların trafik kazalarında ölmesini engelleyecek üst geçitler vb yapmasın su sorununu çözmesin kısaca halkın ihtiyaçları için bişeyler yapmasın böyle yapanlar sevilmeeeezzzz