Ali Erdoğan'ın 2009 seçimlerinin ardından yaşadığı kaderin nerede ise aynısını Nurullah Cahan'ın da yaşadığına üzülerek tanıklık etmekteyiz. Aslında Ali Erdoğan'ın yaşadıkları ile Nurullah Cahan'ın yaşadıkları arasındaki benzerlikler bununla sınırlı değil ve elbette ki başka örneklerle bu benzerliği göz önüne daha net bir şekilde serebiliriz, ancak buna lüzum yok diye düşünmekteyim. En azından konumuz bu değil.
Ben halkımızın merak ettiği konulara direk girmek taraftarıyım. Bilindiği üzere geçtiğimiz 8 Ocak Perşembe tarihinde bir ropörtajım yayınlandı; o röportajda ve daha sonra Pazartesi günü yani dün itibarı ile yayımladığımız bir ropörtajda Nurullah Cahan ve Menzil cemaati ilişkilerini ele almış buna ilişkin bir takım eleştiriler getirmiştim kendisine.
Belediyenin Atapark Kararı Öncesi Yaptığımız Ropörtajlarda Neleri Sormuştuk?
Perşembe günü verdiğimiz bir önceki mülakatta, imar müdürlüğündeki sık değişimleri ve imarda geçtiğimiz dönem ret verilen bazı plan değişikliği ya da tadilatların bu kez aynı şekilde meclis gündemine getirilip kabul oyu verilmek sureti ile onaylandığını bunun sebeplerini sorgulamıştım. Yine perşembe günki yayınladığımız uzun videoda Menzil grubu olarak adlandırılan cemaatin belediye içerisindeki huzursuz edici davranışlarını ve kadrolaşma iddialarını sormuştuk.
Perşembe günü yayımlanan videodan sadece dört gün sonra yani Belediye yetkililerinin Atapark ile ilgili fesih kararı aldığı günden bir gece önce Pazarı Pazartesi'ye bağlanan gecede yayınlanan ropörtajımızda ise, Nurullah Cahan'a iptal edilen park bahçe ihalesini niçin iptal ettiğini ve Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi ile aynı şartnamenin ihalede kullanılmasının altında yatan sebebin ihaleye iptal için gerekçe olduğunu düşündüğümüzü belirterek, şayet bir şaibe ya da yolsuzluk tevessülü yok ise neden bu ihaleyi iptal ettiniz? Şaibe sezdinizse yani ihaleyi o gün güneş açmadı diye iptal etmediniz de bizim gibi düşündüğünüz için iptal ettiniz ise sorumlularından niçin hesap sormuyor, soruşturma başlatmıyorsunuz? şeklinde bir soru yöneltmiştik. Yine pazartesi de bir önceki videodaki gibi, Menzil grubunun ehliyetine liyakatına pek bakılmaksızın belediye içerisinde kadrolaştığına yönelik iddiaları da kendisine cevaplaması için soru olarak yöneltmiştik. Perşembe günkü videoda ayrıca UTAŞ'a devredilen işletmeleri, UTAŞ'ın neden şeffaf şekilde yönetilmek istenmediğini? UTAŞ yönetim kurulunun bir kez dahi seçimlerden bu yana toplanmadığına yönelik iddiaları dile getirerek Bu ve bunun gibi bir takım sorular daha yönelttiğimiz Nurullah Cahan beklediğimizden daha kısa sürede bir cevap verdi. Hatta beklediğimiz gibi iki cevap birden verdi. Yani Ali Erdoğan'ın yerini hiç aratmadı sağolsun. Geçmiş dönemde ne vakit Ali Erdoğan ile ilgili eleştirisel bir makale ya da haber çıksa Ali Erdoğan, Uşak Belediyesi sitesi üzerinden birisi o günkü haberimizin cevabı diğeri Atapark'la ilgili olan iki ayrı haber yayımlardı. Hatta biz kimi eleştirsek o bize Atapark üzerinden saldırıya geçerdi, nitekim hala öyle.Üstelik her nedense on parmağı on kara vaziyette ve haber üzerine bu baskının kurulduğunu ima edercesine bir takım haksızlıklara maruz kalırdık. Halen bu türden haksızlıklara maruz kalışımız, zaman zaman sözkonusu olmaktadır.
Ali Erdoğan'dan Talimli İdik Atapark ile Tehdit Edilmeye; Cahan Tam Gaz Devam Ediyor!
Ali Erdoğan Atapark ile ilgili haberleri ima yolu ile zaman zaman gönderme yaparak yayımlatırdı. Ancak Nurullah Cahan Bey, imaya da lüzum görmemiş sağolsun. Bu kez haberimizin ikinci cevabı olan Atapark hususunu İşletme ve İştiraklerden Sorumlu Başkan yardımcısı değil İştirakler Müdürü de değil, neden sorumlu olduğunu bilmediğim bir Başkan Yardımcısı olan Hakan Uludağ verdi. İnsan kendi sorumluluğunu bilmeyince sorumlusu olmadığı sahalara da el atabilir elbette. Neyse konumuz Hakan Uludağ'ın sorumluluğu ya da sorumsuzluğu değil. Hamam ekibini de dağıttığına göre artık onu eleştirmeye de lüzum yok. Zaten kırtasiyeci dükkanını kapatıp, hamam ekibini dağıtarak, yani sırtından vurduğu dostlarından ayrılıp yalnız kalınca eleştirimiz hakedecek düzeyin epey altına indi. Benim için kendisini eleştirmek, Gençlik Kolları'nın sıradan bir üyesini eleştirmekle birdir.
Gelelim Uşak Belediyesi'nin Haberimize İstinaden Verdiği Komik ve Hedef Saptırır Nitelikte Cevaplarının Analizine!
Neyse gelelim cevapların cevabına: Uşak Belediyesi'nin resmi internet sitesinde dün saat dörde doğru yayımlanan bir haber var. Bu haberde Belediye yönetimi sorularımıza cevap vermek yerine haberimizi düpedüz yalanlamış, kendilerine iftira ettiğimizi iddia etmiş. Bununla da yetinmeyip bizim can havli ile son çırpınışlarımız olarak bu türden haberler yayımladığımızı ima yolu ile söyleyebilme cüretini bile göstermiş. Eş zamanlı olarak Uşak'taki emvayi çeşit internet haber sitesine de ayrı bir haber servis edildi. İçeriğinde Atapark'tanda bahis geçen söz konusu haberde düpedüz hukuk, kamu düzeni, adalet ve gerçekler katledilmeye çalışılmış, adeta hukukta kamu düzeni de biziz denilmiş. Atapark'ı işletme sahiplerine sanki Belediye değilde kendileri bedava vermiş gibi bir eda ile Atapark'ın sözleşmesinin feshedileceğini kamuoyu ile üstelik "Belediyeden Şok Karar" başlığı ile paylaşmış. Gelip görenler bilip görüyor da Allah aşkına gelin görün Atapark'ta sözleşmeye uygun olmayan bir taşma sözkonusu ise yüzüme tükürün. E geçmişte belki taşmıştır diyebilirsiniz. Benim bildiğim kadarı ile Belediye zabıtalarından ya da yetkililerinden alanı taştığına ilişkin Atapark işletmesine herhangi bir uyarı, ikaz, cezai müeyyide vs. hiç gelmedi. Atapark işletmecileri iddia edildiği gibi sözleşmeden kendilerine tahsis edilen alanı herhangi bir zamanda, yazın ya da kışın taşmış olsa herhalde koskoca belediye bu durumu görür ve en azından yazılı olarak ikaz edip, işletmenin yeniden sınırlarında hizmet vermelerini sağlardı ya da herhangi bir işlem yapardı. Kaldı ki Park ve Bahçe Müdürü'nden tutun İşletme ve İştirakler Müdürü'ne, Belediye Başkan Yardımcılarından tutun Zabıta Müdürüne kadar bir çok insan Atapark'a geceleri eğlenmeye muhakkak gelmiştir ve de var ise bir taşma bu durumu müşahade etmiştir. Hatta o dönem bu hususta niyetlerinin ne olduğunu kamuoyunun çok iyi bildiği sözde gazeteciler tarafından da bu husus bir matahmış gibi haberleştirilip, yetkililerin adeta gözlerine sokulmuştu. Ancak o habere de yetkililerden ne cevap gelmiş ne de belediye tarafından haber üzerine Atapark'a gelen zabıtalar sadece vaziyeti kontrol edip gitmiş, alanda bir taşma olmadığını ya da bir usulsüz durumun olmadığını gördüklerinden dolayı olacaktır ki o dönem hiç bir işlem yapılmamıştı. Yetkililer şayet; "efendim işletmeciler sözleşmede tahsis edilen alanı taştı ama biz bunu tespit ettiğimiz halde kanunu uygulamadık gereğini yapmadık, size ses etmedik" derler ise, bu sefer de hem işletmeciler hem de bu işten sorumlu olan bütün belediye yetkilileri birlikte hukuku çiğnemiş demektir ki bu da kabul edilemez bir durumdur. Yani şayet bir gece bile Atapark işletmecileri tarafından alan taşılmış ise işletmeciler bir suç işlemiş, belediye buna göz yumarak kanunu da uygulamayarak iki suçu birden işlemiş olmuyor mu? Adama sormazlar mı Sayın Uludağ; siz kaç kere Atapark'a çay içmeye bizzat geldiniz, hatta çocuklarınızın hatırına geldiğinizi beyan buyurdunuz, var ise şayet bir alan tecavüzü o zamanlar kör müydünüz? Ya da aklınız neredeydi diye? "Düğün değil, bayram değil eniştem beni neden öptü" diye bizde bir atasözü vardır. Bir de malumunuz boyacı küpüne düşen tilkinin havuza girmeyi yasakladığı hikaye vardır. Yağmur yağmaya başlayıp cilası dökülen tilkinin feryatları hala kulağımı çınlatıyor. Nedense bu sözleri gereksiz de olsa yazıma ilave etmek istedim. Her neyse elbette belediye yönetiminin yolsuzluğa tevessül var mıydı sorusunu soran gazetecinin patronun işletmesini boşalttırmaya tevessül edebilmesi gayet normal ve bu durum onların hakkı. Hukuk kendilerine bu hakkı veriyor mu peki? Diye soracak olursanız bunu mahkemeye bende soracağım elbette. Yani hukuki haklarımızı sonuna kadar bizde arayacağız. Burada enteresan olanı Belediye yetkililerinin benim yolsuzluk iddialarına ilişkin ve Menzil kadrolaşmasına İmar rantına ilişkin soruları yöneltmemin hemen ardından Atapark işletmecilerinin alanı taştığını farketmiş olması. Üstelik sözleşmeye uygun olmayan bir alan kullanımının kesinlikle söz konusu dahi olmadığı hatta olamayacağı bu kış şartlarında bundan bahsedilmiş olması çok manidar. Düşünün biz sabah soru soruyoruz Hakan bey ikindi vakti Atapark işletmesinin sözleşmesini feshedeceğiz diyor. Söyleyin lütfen şeytan bunun neresinde?
Haberlerimizin Yalan ve İftira Olduğu Belirtilmiş Ama Sözüm Ona Cevap Niteliğindeki Haberde Hiç Gerekçe Belirtilmemiş Ya da Açıklık Getirilen Bir Husus Malesef Yok!
Gelelim asıl cevaba birinci yani asıl cevabı baştan sona üç kez okudum sizlerin okuması içinde haberleştirilmesinin talimatını şu anda buradan gençlere vermiş olalım hep birlikte. Her neyse üç kez okudum ama malesef sorularımıza cevap bulamadığım gibi suçlamalara cevap vermek yerine hakaretamiz bir ağızla resmi internet sitesinden bizlerin karalanmaya çalışıldığını üzülerek gözlemledim. Biz ihale neden iptal edildi? diye soruyoruz. Onlar meclis üyelerimizle birlik ve beraberlik içindeyiz diyorlar. Biz Menzil kadrolaşması iddiaları doğru mu? diyoruz, Onlar; "Uşak Belediyesi hiçbir zümrenin, grubun ve kişilerin çıkarlarını gözetmemekle birlikte, Uşak’ta yaşayan bütün vatandaşların çıkarları doğrultusunda iş ve işleyişini gerçekleştirmektedir." şeklinde cevap veriyor. Biz niçin hesap sormuyor ya da iptal gerekçenizi açıklamıyorsunuz? diye soruyoruz. Onlar; "iftira niteliğinde daha önceden danışıklı olarak hazırlandığını düşündüğümüz haberin ise tamamen kişisel menfaatleri zedelenen kişilerin son serzenişleri olarak görmekteyiz" şeklinde yanıt veriyorlar. Siz söyleyin Allah aşkına bu yanıtlar sizce bu soruların yanıtları mı? Biz İmar Müdürü neden bu kadar kısa süre bu kadar çok değişti ya da İmarda geçmişte bizzat başkanın meclis üyesi iken hayır verdiği değişiklikler şimdi neden kabul ediliyor? diye sorduk; Onlar; Bahse konu haber sitesince kurumumuza çirkin, mesnetsiz, araştırmaya dayanmayan ve habercilik ilke ve ahlak kurallarına uymayan tarzda haber yayınlanmasını şiddetle kınadığımızı belirtirken yasal haklarımızı sonuna kadar kullanacağımızı beyan ediyoruz şeklinde yanıt veriyorlar.
Ataparkta Şu Hali İle İşletmenin Yaptığı En Küçük Bir Usulsüzlük Olmadığı Gibi Haberin Ardından Verilen Sözleşmenin Feshi ve Tahliye Kararı Hukuki Değildir!
Gelelim şu meşhur Atapark meselesine öncelikle şunu belirteyim Atapark aslında Uşak Haber Merkezi ile ya da şahsım ile hiç bir bağı olmayan bir işletmedir. Ne kağıt üstünde ne de reelde yemin ederim ki benimle hiç bir ilgisi yoktur. Atapark işletmesinin sahibi ile çok sıkı bir dostluğumuz ve gazetecilik, ajans gibi sektörlerde başkaca ortaklığımız vardır sadece. Kaldı ki şu anda sitemizin imtiyaz sahibi olan Erkan Çuhadar bey Atapark'ta işletmecilik yaparken biz tanışmıyorduk bile. Zaten Atapark'ta tanıştık. Bu haberi hazırlayanlar da, Başkan beylerde aslında bu durumu buz gibi bilmektedir. Lakin şimdi desemki "bizle ilgisi yok" topu taca attı diyeceğinizi bildiğim için sanki benimmişçesine ya da ilgim varmışçasına, konuyu aydınlığa kavuşturmayı, oluşturulmak istenen puslu havayı dağıtarak art niyeti gözler önüne sermeyi, kendime bir borç bilirim.
Gelelim Şimdi Hiç Bir Sorumluluğum Ya da Çıkarım Olmadığı Halde Israrla Sahibi Gibi Gösterildiğim Atapark'la İlgili Serüveni Sahibiymişim Gibi Tüm Gerçekleri İle Anlatmaya!
Şimdi öncelikle şu hususu hatırlatalım; Atapark meselesi Ali Erdoğan döneminde biz Ali Erdoğan'ı eleştirdikçe zaman zaman gündeme gelirdi. Çünkü Ali Erdoğan bey benim Erkan Çuhadar'a olan zaafımı ve O'nun üzülmemesi için helal dairede ve meşru kulvarlarda kalmak kaydı ile bir çok fedakarlıklar yapabileceğimi farketmişti, çünkü Ali Erdoğan ile de açık yüreklilik ile sohbet ettiğimiz demler olurdu eskiden. Seçimlere yakın Erdoğan'ın bir sürü siyasi partiden aday olma niyeti ortaya çıkınca, seçimlerin de yaklaşmış olması hasebi ile eleştirisel haberlerimiz artınca Ali Erdoğan birden bire Atapark Kafeterya'da Nikah Salonu yapma kararına vardı. Bu durum bizim yayın politikamızı değiştirmeyince Erdoğan aylarca böyle bir işletmeyi belediyeyi zarar ettirme pahasına boş tuttu ve ihaleye çıkarmadığı gibi nikah salonu da yapmadı. Yine Ali Erdoğan daha sonra neden sebep bilmiyorum nikah salonu hayalinden vazgeçti ve Atapark'ın tam tamına dört buçuk ay sonra yani belediyeyi yakın yaklaşık 90bin lira işletme sahiplerini de bir o kadar zarara uğrattıktan sonra, burasını ihaleye açmaya karar verdi. Bundan sonra sanki Atapark'ta ortak gibi konuyu izah edeceğim ama bunun sebebi kesinlikle resmi yada gayri resmi bir ortaklığım olduğu için değil, hiç bir çekincem olmadığını ifade etmek içindir. Yani ortak olsam da hiç çekinmeden paylaşabilirim. Kaldı ki Erkan Çuhadar ile ayrımızın gayrımızın pek olmadığı da bizi yakınen tanıyanlarca bilinen bir hakikattir.
Atapark İhalesi Ali Erdoğan Döneminde Gerçekleşti!
Bu kez bir önceki dönem İşletme Müdürü olan Kerim Çiber'in katıldığı ihale sonrasında açık artırma usulu ile gerçekleştirilen ihale sonucu bu işletmeyi 24 bin ikiyüz lira aylık kira bedeli ile kiralama hakkını elimize aldık. Seçimlerden sadece bir hafta kadar önce gerçekleşen bu ihalede bana göre, Ali Erdoğan gider ayak kininin gereğini yerine getirip adeta intikam almak maksatlı bizden ve Uşak halkından intikam almaya yönelik olarak gerçekleştirdiğini düşündüğüm son hamle ile bir önceki ihaleden, daha yüksek bir rakamla açtığı ihalede kiralamayı öngördüğü alanı da garip bir şekilde daraltma ihtiyacı duymuştu. Yani aslında bana göre, İşletmeciden kendince intikam almak isterken Uşak halkının da sosyal alanını daraltmış oldu. Her neyse biz bu şartlarda olduğunu bile bile bu şartlara uymayı göze alarak işletmeyi kiraladık. Yani ihale öncesi de bu şartlardan elbetteki haberdardık ve sözleşmede ya da şartnamedeki hiç bir maddeye uymamak gibi bir lüksümüzün en başından beri farkındayız ve şu ana dek harfiyyen yerine getirdik.
İhale sonrası Kerim Çiber'in görüştüğü belediye yetkilisi sözleşmenin yeni gelen Başkanla imza edileceğini belirterek seçimlerden sonra gelmesini kendisinden istedi. Seçim bitti ve seçimlerin sonucunda Nurullah Cahan başkan seçilmişti. Doğal olarak yeni başkan Cahan ile benimde bulunduğum bir ortamda görüşen Çiber; Cahan'a mevcut durumu iletti. Cahan burada Ali Erdoğan'ın kasıtlı olarak Uşak halkına gol attığını bizzat bu ifadeleri kullanarak beyan buyurdu. Her neyse Kerim Çiber ve bizler başkana kendisinin zor durumda kalmasını istemediğimizi şayet problem yaşayacaksak yani Atapark yine Ali Erdoğan dönemi gibi gündeme getirilip durulacaksa ve gerek görülüyorsa teminatımızı da yakma pahasına sözleşmeyi imzalamayabileceğimizi belirttik. Aynen Cahan'ın ifadelerini söylüyorum ki gerekirse bu konuşmayı her türlü ispat edebilirim. Kendisi bize önceki yıllarda çalışıldığı gibi çalışılabileceğini buna ilişkin, bir çalışma yapacağını ve oluşturulan komisyonun belirleyeceği rakam üzerinden kira ya da işgaliye bedeli şeklinde bu alanı da kullanmamıza izin verebileceğini beyan buyurdu. Bizlerin ısrarla dedikoduya mahal verecek hiç bir şeye tevessül etmemize gerek yok dediğimizde kendisi, bu alanı kullanmayı yasal hakkımız haline getirebilecek işlemlerin gerçekleştirilebileceğini hukuken de vicdanen de kamuoyu önünde de hiç bir problem yaşanmayacağını hukukçu kimliği ile izah ederek dile getirdi. İstenen rakamı ödemeyi taahhüt etmemiz ve ödememiz durumunda hiç bir problem yaşamayacağımızı bizim bu hususta sadece bir dilekçe yazmamızın yeterli olacağını bize söyledi.
Atapark Sözleşmesi Nurullah Cahan Döneminde İmzalandı ve Sonra....
Bu görüşmeden bir kaç gün sonra Kerim Çiber Uşak Belediyesi ile sözleşmeyi imzaladı. Bu sırada bahsi geçen alanı Ali Erdoğan ve dönemin Park Bahçe Müdürü'nün özel gayretleri ile çalışılamaz hale getirmişlerdi. Orada haftalarca süren tadilat ve tesviye işlerinin ardından yine hukuken ya da vicdani olarak hiç bir sorun yaşamayacağımızı zannettiğimiz alanlarda çalışabileceğimizin sözünü Nurullah Cahan'dan almış olmanın rahatlığı ile nerede ise hiç kullanamayacağımız çay ocakları vs. için de bize göre önemli bütçeleri tabiri caiz ise kendi cebimizden karşılayarak belediyeye beş kuruş harcatmadan kafeteryayı çalışılabilir hale getirdik. Her neyse açılış gerçekleşmeden bir hafta kadar önce, Belediyeye Cahan'ın daha önce verin dediği dilekçe ile resmi olarak müracat ederek, bahsi geçen alanın belediyece belirlenen bir bedel karşılığında çay bahçesi olarak kullanılabilmesine ilişkin izni istedik. İşletmeyi açtığımız sırada da daha sonrada Belediye Başkanımızın istediğiniz kadar alanı kullanabilirsiniz şeklinde verdiği şifai izne rağmen bize belediyece herhangi bir resmi yanıt gelmeden, şartnamede belirtilenin dışında bir sahaya taşmışlığımız kesinlikle söz konusu değildir. Kaldı ki belediyenin de işletmenin açıldığı tarihten bu yana işletme sahiplerine ya da bize ne şifai ne de yazılı hiç bir cezai müeyyidesi vs.kesinlikle söz konusu değildir.
Zaten Atapark konusu bu güne dek bizim gündemimize dahi gelmiş bir husus değildir. Yaz sezonu gelip kış sezonu geldiğinde yine Nurullah Cahan'la görüşen İşletme Sahibi Kerim Çiber, kış bahçesi yapmak isteğimizi dile getirdi ve şifai izin alarak resmi iznin de arkadan geleceğini Başkanın bizzat talimat ettiğini söyledi. Hatta kış bahçesinin yapımı sırasında Atapark'a gelen bazı yetkililere bizzat başkan müdahale ederek bırakın yapsınlar izinleri çıkıyor, zaman kaybına lüzum yok şeklinde müdahale etti. Sonuçta yaklaşık 120 bin lira gibi bir rakam harcayarak parka yine belediyeden tek kuruş talep etmeden bir kış bahçesi kazandırdık, halen bahsi geçen kış bahçesinde halkımıza hizmet vermeye devam etmekteyiz.
İşletmecilerin Ataparkı İşletirken ki Mantığı ve Atapark'ın Kente Katkısı!
Şimdi elinizi vicdanınıza koyup şöyle bir düşünün; işletmeyi devraldıklarını kendilerini hiç tanımadığım insanlar UTAŞ'ın işlettiği dönemde arpalık olarak anılan berduş yatağı tinerci yatağı olarak bilindiği için halkımızın, bırakın ailece çay içmeye gelmeyi yalnız geçmeye korktuğu, polislerin bile tartaklandığı izbe bir çay bahçesi halindeki borulu parkı bugün özellikle yaz günleri binlerce insanın ailesi ile çoluğu çocuğu ile huzur içinde gülüp eğlenebildiği bir mekan haline getiriyor. Bu arada toplamda yaklaşık 45 aydır kirasını bir gün geciktirmeden ödeyen bu işletmeciler sanırım bu sebeplerdendir ki sürekli cezalandırılıyorlar. Oysa ki, son on yıl içerisinde kirasını ödeyerek terkettiği bilinen nerede ise tek işletmeci daha önce Bilgi Evini işleten işletmeciler ve Atapark işletmecileri idi. Düşünün belediyenin işletmeleri ihale ile veriliyor. İşletmeler aylar hatta bazen yıllarca kira ödemeden duruyor. Nihayetinde belediye nedense aylar ya da yıllar sonra aklı başına gelmişçesine tahliye kararı alıyor ama işletmeciler parayı ödemeden tahliye ediyor ve belediyenin parası batıyor. Çok basit bir örnek diye söylüyorum. Uşak Belediyesi katlı otoparkını işleten bir özel firmadan aylarca hatta yıllarca kira alınamadı, firmada yıllarca kira ödemediği halde otoparkı işletmeye devam etti. Bahsi geçen otopark işletmesinde yaklaşık bir milyon (trilyon) lira belediyenin parasının battığı bilinirken, (gerçi bunların çoğu Ali Erdoğan dönemine ait) ama sonuçta bugünkü belediye yönetiminin de seçildiğinden bu yana Atapark'ın dışında nerede ise hiç bir işletmesinden bu şekilde günü gününe kira alamadığı bilinmekte iken bu yapılanlar Allah'tan reva mıdır? diye insanın sormadan edemiyor. Özellikle bir tanesi var ki hiç kira ödememiş ve bu işletmenin Menzil bağlantısı sebebi ile imtiyazlı olduğu biliniyor. Demem o ki Sayın Uludağ'ın bilimum internet sitelerine servis ettiği haberde Uşak Belediyesinin resmi internet sitesinde haberimize istinaden yanıt ya da yalanlama olarak yayınlanan haberde kamuoyunu yanıltmaya ve tamamen bizi karalamaya yöneliktir.
Menzil Grubuna Bağlı Olan Ak Parti'li Olmayan Bazı İsimler Haberlerimizin Ardından Ziyeretimize Gelerek Bize Neler Teklif Etti? Haberler Devam Ederse Atapark'tan Sizi Atacaklar!
Sanki Uşak Belediyesi'nden usulsüz yolsuz bir şeyler istemişiz de verilmeyince bu türden haberlere başlamışız gibi bir hava estirilmek istenmiş. Lakin burada yaşanan durum aslında gösterilmek istenenin tam tersi. Yani bizim eleştirisel haberlerimizin yayınlanmasının ardından Menzil cemaatinden bazı isimler gelerek bize Atapark'ı defalarca gündem etmiş yani üstü kapalı başkanın ağzı ile tehdit etmiştir.Bunun yanısıra Ak Partiyi eleştirebilirsiniz ancak Menzili ve Belediyeyi eleştirmemeniz karşılığında diğer gazetecilerin tamamını Başkan beyin kovacağını Onları yani diğer gazetecileri, Belediyeye sokmazken bize kapıları ardına kadar açarak istediğimiz şekilde reklam vs. çalışması yapabileceğimizi de ilave ederek bir yandan aba altından sopa gösterirlerken diğer yandan da adeta susmamız karşılığında bir yalancı cennet vaad edildi. Ama biz bu tehditlere ya da imtiyaz tekliflerine asla aldırış etmeyerek işimiz yapmaya devam edeceğimizi gelen aracılara beyan etmiş ve işimizi doğru bildiğimiz şekilde yayın politikamızı bozmaksızın devam ettirmişizdir. Yani gördüğümüz yanlışlıkları dile getirmeyi sürdürmüşüzdür. Daha geçtiğimiz Cuma yani bundan üç gün önce gece yanımıza gelen Ak Parti Belediye Meclisi üyesi Murat Kiriş de aynı konuları dile getirerek, başkan sizin özellikle Menzil ile ilgili eleştirilerinizden çok rahatsız böyle devam ederseniz Atapark'ın sözleşmesini feshedecek şeklinde ikaz etti. Biz kendisine bizim Menzil ile ilgili bir derdimiz yok ancak bizim işittiğimiz yolsuzluk iddiaları var Başkan ya bunları izah etsin ya da gereğini yapsın aksi takdirde biz eleştirmeye devam ederiz. Çünkü biz gazeteci isek ve bunları gündem etmezsek Allah bize bunun hesabını sorar şeklinde cevap verdik. Sayın Kiriş iyi niyeti ile bizi ikaz ettikten sonra yanımızdan ayrıldı. Hatta Kiriş bu görüşmede Menzil'cilerin benden bahisle gerekirse döveriz söveriz şeklinde ifadeler kullandığını da belirterek dikkat etmemi istedi.
Şu Ana Dek Elimize Ulaşmış Bir Tebligat Olmadığı Gibi Karardan Dün Tüm Uşak Kamuoyu İle Beraber Haberdar Olduk!
Bu arada hemen belirtmeliyim ki; şu ana dek Atapark'ın boşaltılması ya da sözleşmesinin feshi ile ilgili bizim elimize ulaşmış herhangi bir tebligat sözkonusu değil. Yani Ataparkı boşaltma kararı alınmışsa Pazartesi bizim haberimizin ardından alınmış en azından öyle anlaşılıyor. Kaldı ki bizim son haberimiz pazarı pazartesiye bağlayan gece 01.00 sularında girilmiştir. Hakan Uludağın bahse konu haberi ise eş zamanlı olarak bir çok internet sitesinde Pazartesi saat 15.00 sularında yani bizim Menzil grubunu eleştirdiğimiz ve şaibeleri sorguladığımız haberlerin sonuncusundan, yaklaşlık 14 saat sonra girilmiştir. Sadece aramızdaki bu zaman farkı bile aslında iddia edildiği gibi Atapark elimizden alınıyor korkusu ile bizim haber yaptığımızı değil, bilakis haberleştirdiğimiz konular nedeni ile bana göre bizim Atapark ile tehdit edildiğimizi ortaya koymaktadır.
Atapark İşletmesi Sözleşme Şartlarına Uymaktadır ve Belediyenin Bu Kararı Hukuktan Gerekli Cevabı Zaten Alacaktır. Yani Bizim Atapark İle İlgili Bir Çekincemiz Yoktur!
Kaldı ki biz şunu çok iyi biliyoruz ki rızkı veren Allah'tır ve bizim bu mekanda nasibimiz bitmişse Belediye Başkanı bizim buradan bir lokma dahi kazanmamızı sağlayamaz. Yine şayet nasibimiz var ise buna da asla engel olamaz. Bunun yanısıra çok iyi bildiğimiz bir başka konu ise öyle çıkartıp atıyorum diyerek kirasını günü gününe ödeyen ve şartlara uyan bir işletmeci kazınıp atılamaz. Kiracı sözleşmedeki şartları harfiyyen yerine geitrirse verir mahkemeye ve Belediyenin aldığı kararı kafasına göre uygulamasına hukuk yolu ile engel olur.
Velev ki Atapark İşletmesi Sözleşmeye Uymadı Belediye Çıkartma Kararı Alınca da Bu Haberler Çıktı. Bu Durum Bu Haberlerin Yalan Olduğunu İspatlamaz ki!
Ayrıca Belediyedeki İmar ya da İhaleler ilgili şaibelere ilişkin yaptığımız haberlerin asılsız olduğu havası estirmek için alelacele alındığı herhalinden belli olan kararın gerekçesi ise ne hukuki nede vicdani değildir. Yazımın başında da belirttiğim üzere Atapark'ta sözleşmenin dışında herhangi bir alan kullanımı sözkonusu değildir. Şayet öyle ise de biz oraya kış bahçesi yaparken belediye uyuyormuydu? Niçin gelip ikaz etmedi. Vatandaş kendi mülküne izinsiz tuvalet yapsa engel olan belediye biz kentin göbeğinde üstelik belediyenin mülküne kış bahçesi için çalışma yaparken neden "bu kış bahçesinde alanı aşıyorsunuz" diye bizi ikaz etmedi. Ya da kış bahçesinde önce var ise bir alan tecavüzü niçin bize cezai müeyyide uygulanmadı? Sonuç itibarı ile her şey çok açık ve net olarak ortadadır. Sorularımıza cevap veremeyen belediye yönetimi bu yolla tabiri caizse topu taca atarken internet haber sitelerimizin, gazetelerimizin ve bizlerin itibarını da şaibeli hale getimek maksatlı hareket etmektedir. En azından ben bu kanaati taşımaktayım. Ayrıca faraza ki Atapark işletmecileri alanı taştı faraza ki Belediye çıkartma kararı tebligatı ellerine ulaşınca da ben bu haberleri yaptım ki kesinlikle böyle bir durum söz konusu değil, ama faraza diyorum ya da velev ki diyebiliriz. Yani canımız yanınca bu haberleri son çırpınışlarımız olarak yaptık diyelim, bu haberlerin yalan olduğu anlamına gelmiyor ki. Ya da kimse yazmazsa sormazsa Belediye yöneticilerinin istediği gibi adrese teslim ihale şartnamesi hazırlayabileceği, UTAŞ'ı yönetim kurulunu bile toplamaksızın yönetebileceği ya da İmarda dün ususlsüz olduğu için ya da müracat sahibinin rantı olduğu için reddedilen değişikliklerin bugün kabul edilebileceği anlamına gelmiyorki. Menzil cemaatinin yurtlarına kaçak inşaat yapmalarına göz yumabileceğiniz anlamına gelmiyor ki. Ortak aklı terkedip kendi meclis üyeleriniz ile bile istişare etmeden bir takım kararlar alarak demokrasiye zarar verebileceğiniz anlamına gelmiyorki.
Şimdi gelelim şahsım ve ekip arkadaşlarım ile ilgili söyleyeceklerime namusum ve şerefim üzerine yemin ederim ki ben ve ekip arkadaşlarımdan hiçbirisi ne Belediye Başkanı'ndan ne de başka bir yetkili isim ya da herhangi birinden asla gayri meşru bir şey istemedik. Asla illegal bir işe kalkışmadık. Ne Belediye Başkanımızın ne de yazımda ismi geçen başka bir ismin burada yazdıklarımı yalanlayacak kadar yalancı olduğunu sanmıyorum. Ancak çıkıp yalanlamaları halinde ispat dahi istemeden gazeteciliği bırakacağıma dair söz veriyorum, kamuoyunu böyle gereksiz ve can sıkıcı konular ile meşgul ettiğim için özür diliyor, saygılar sunuyorum. Bir daha Atapark konusu ile kentin gündemine gelmemek temennisi ile Esenkalın...
Uşak Haber Merkezi ve Son Nokta Gazetesi Ekibi Adına Gazeteci-Yazar Nurullah Çavuşoğlu
yazıkdır ben oy vermedim içim rahat bakın görürsünüz sayın başkanımız ulaşım kartlarınada ihale açmıycak verip gececek utaş'a bu uşak nereye gidiyor böyle anlamış değilim yapma başkanım hersey kanununa göre uygun olsun :-(