Bazen bazı şeyleri geride bırakmak gerekir. Önünde gidecek çok yolun varmış da bazı şeyler omuzlarında sana birer ağırlıkmış gibi hissedersin ve yüklerinden kurtulmak istersin. Haklı bir istektir bu, balığın okyanusa, kuşun gökyüzüne, insanın toprağa kavuşmak istemesi gibi haklı bir istek. Bu haklı istek o kadar haklıdır ki zihninde, tüm haksızlıklar bunu yerine getirdiğinde bitecekmiş gibi hissedersin. Omzumdaki yükleri tam şuanda, burada, bu noktada bırakıyorum, bak! Artık bana yapılan, benim yaptığım, başkalarına yapılan yanlışlar rahatsız etmiyor beni. Neden biliyor musun? Görmüyorum artık çünkü. Görebileceğim her mekanizmayı da engelledim. Farkında olmayı reddediyorum. Kendimin farkında olamadan başka şeylerin farkında olmak bünyeme ağır geliyor, insan önce kendini bilmeli.
Kendini bilen Rabbini bilir diyor yüce yaratıcım. İşte öyle. Kendimi bileyim ki, ilmim sonsuzluğa doğru yol açarken başka şeyleri bilmek zerre olsun rüzgarlarımda. Varlığını yokluğunu ufaktan hissedeyim ama büyük sorunlar olarak gelmesinler bana. Bir yere yolculuk yapamam artık. Önce kendime yolculuk yapmalıyım. Kendime gelmeden gittiğim her yer boşluklardan ibaret hayat çizgimin içerisinde. Bu bilinmezlikler ve bilinç öldürecek beni, bir o kadar da iyileştirecek. Ben hangi yanına tutunmayı seçiyorum? Ben tam şuan omzumdan hangi tarafı bırakıp yola devam etmeyi seçiyorum? İşte tüm soru ve cevap burada. Omuzumdan bıraktığım şeyler yolumu değiştirmese de yürüyüşümü, görüşümü, düşünüşümü değiştirecek. Adımlarımı değiştirecek mesela. Büyük adımlar atarken belki şu ana dek, artık küçük ve yavaş adımlar eklenecek yürüme sözlüğüme. Belki duruşlarım değişecek belki nefes alışlarım. Değişecek bir şeyler olduğunun farkındayım. Bu farkındalık değişmeyecek.
Kendimi bilmeliyim önce. Kendimin farkında olmalıyım. Ben kimim, neredeyim, nereye gidiyorum, ayaklarım yere sağlam basıyor mu, ayaklarımın değmesini istediğim zemin hangisi, nerede yürümeliyim, yanımda kimler olmalı ya da kimlerin yanına gitmeliyim? Ben kimim sorusunun cevabı sadece bir isimden mi ibaret? Gözlerini bu dünyaya açma cesareti göstermiş bir varlığın ardında daha fazlası mı yatıyor yoksa? Ben neredeyim sorusu için şuradayım demek yeterli midir? Bastığı zemini tanımazsa kayıp düşeceğinin farkında olan bir benlik mi karşılamalı yoksa yolun başında? Yürümek sadece ayaklarla yapılan bir eylem midir? Tüm kutlu ve kutsal yürüyüşlerdeki ruh mu taşır yoksa bedenimi, tarihi çağlardan bu zamana dek yapılan? Şu anda kaygan bir zeminde ise varlığım, zemini mi sağlamlaştırmalıyım yoksa değiştirmeli miyim ayak tabanlarımın temas ettiği yüzeyleri?
Yolculuk yolda öğrenilir. Şu anda yoldayım fakat gerçekten biliyor muyum yolda olduğumu? Hey! Yolda olduğumu bana hatırlatacak birileri var mı çevremde? Heey! Yol bu kadar karanlık ve tuzaklarla doluyken yolu daha önceden yürümüş birilerine ulaşmak için bir çabam var mı? Heeey! Yol boyunca başkalarına rehber olmak için var olan yolcuları görmek istiyor muyum? Yanıbaşımda bana ışık tutup duran da kim ben gözlerimi bu kadar alıştırmışken karanlığa? Uzaklarda beni ışığıyla hedef gösteren de kim ben yolun ortasında savruluyorken bir o yana bir bu yana? Yoksa? Yoksa yanımda olması gereken kişiler mi onlar, ya da ben miyim onların yanında yol alması gereken? Kendimi bilmeliyim önce. Kendimin farkında olmalıyım. Değişecek bir şeyler olduğunun farkındayım. Bu farkındalık değişmeyecek...
Bir soruluk mecalle doğsaydı bebeler
Dünya kadar gözyaşıyla ağlardı anneler
Tebrikler.