İbn-i Ebi’l Hadid:
“İnsanlar dışarı çıkarak karargâh oluşturdular ve harekete hazırlandılar. Hasan b. Ali karargâha geldi. Ve Muğiyre b. Nevfel’i (b. Haris b. Abdulmuttalib) Kûfe’de kendi yerine bıraktı. Ve ona halkı savaşa teşvik edip karargâha göndermesini emretti. Muğiyre de halkı teşvik ederek karargâha gönderiyordu. Nihayet ordu savaş düzenine girdi. Sonra Hasan b. Ali büyük bir orduyla tam teçhizatlı olarak hareket etti. Deyri Abdurrahman’a ulaşınca halkın toplanması için üç gün bekledi. Sonra Ubeydullah b. Abbas’ı çağırarak ona, ‘Ey amcamın oğlu! Şimdi Arap atlılarından ve takvalı kişilerden on iki bin kişiyi seninle birlikte gönderiyorum’ dedi.” (Taberî Tarihi, c. 6, s. 94)
Barış imzaladığı için İmam Hasan’ı kınayan Müseyyib b. Neciyye’nin sözlerinden şunu öğreniyoruz: “Müseyyib b. Neciyye İmam Hasan’a dedi ki: Her zaman sana şaşırıyorum! Kırk bin kişilik bir ordun olduğu halde Muaviye’yle barış yaptın (veya biat ettin).”
Müseyyib barış yaptığı için Hz. Hasan’ı kınamaktadır. Kendisi aslen Basralı olup Medain’de ikamet etmiştir. İbn-i Ebi’l Hadid Nehcü’l-Belaga şerhinde ondan çok sayıda rivayette bulunmuştur.
Barış imzaladığı için İmam Hasan’ı kınayan Müseyyib b. Neciyye’nin sözlerinden şunu öğreniyoruz: “Müseyyib b. Neciyye İmam Hasan’a dedi ki: Her zaman sana şaşırıyorum! Kırk bin kişilik bir ordun olduğu halde Muaviye’yle barış yaptın (veya biat ettin).”
Müseyyib barış yaptığı için Hz. Hasan’ı kınamaktadır. Kendisi aslen Basralı olup Medain’de ikamet etmiştir. İbn-i Ebi’l Hadid Nehcü’l-Belaga şerhinde ondan çok sayıda rivayette bulunmuştur.
(Bu sayı da diğer tarihî kaynakların beyanları ile uyuşmuyor. Zira Museyyib, Hz. Ali’nin Şam seferi için tertip ettiği ordunun tamamen Hz. Hasan’ın emrinde olduğunu zannetmektedir. Ancak bu doğru değildir. Eğer doğru olsaydı, İmam Hasan ısrarla insanların cihad konusunda gevşek davrandıklarından söz eder miydi? Dolayısıyla bu rakam, ancak bir zan ve tahmindir).
İbn-i Esir:
İbn-i Esir:
“Hz. Ali’nin Şam halkı hakkında vermiş olduğu haberler gerçekleşince Ali’nin ordusundan kırk bin kişi ölüm üzerine ona biat ettiler ve Ali savaş için harekete hazırlandığı sırada öldürüldü. Çünkü Allah bir işi dilediğinde ondan kaçmak imkansızdır. Ali’nin öldürülmesinden sonra halk onun oğlu Hasan’a biat edince Hasan, Muaviye ve Şam halkının Irak’a doğru hareket ettiğini öğrendi. Bunun üzerine Ali’ye biat eden orduyu seferber etmeye girişti. Ve Meskin’de konuşlanan Muaviye’yle karşılaşmak için Kûfe’den hareket etti. Medain’e ulaşınca Kays b. Sa’d b. Ubade el-Ensari’yi 12 bin kişiden oluşan öncü birliğin komutasına geçirdi. Ve bir rivayete göre de komutayı Abdullah’a (burada kastedilen kişi Ubeydullah’tır) verdi. Ve o da öncü birliğin baş kumandanlığına Kays’ı seçti.” (Kamilu’t-Tevarih, c. 3, s. 61)
Bir rivayete göre, Hz. Hasan kendisine, “Acaba bu işte insaflı davrandın mı?” diye soran birine şöyle cevap vermiştir:
“Evet! Ben kıyamet günü kana bulanmış yetmiş veya seksen bin insanın Allah’ın huzurunda neden kanları döküldü diye şikayette bulunmalarından korktum.” (Şerh-u Nehcü’l-Belaga c. 4, s. 7; İbn-i Kesir, c. 8, s. 42)
Bir rivayete göre, Hz. Hasan kendisine, “Acaba bu işte insaflı davrandın mı?” diye soran birine şöyle cevap vermiştir:
“Evet! Ben kıyamet günü kana bulanmış yetmiş veya seksen bin insanın Allah’ın huzurunda neden kanları döküldü diye şikayette bulunmalarından korktum.” (Şerh-u Nehcü’l-Belaga c. 4, s. 7; İbn-i Kesir, c. 8, s. 42)
(Burada Hz. Hasan savaş olması durumunda her iki tarafın da muhtemel kayıplarıyla ilgili bir sayı veriyor ve karşı safta da yer alsa insanların ölümünden sorumlu olmak istemediğini beyan ediyor. Yani yetmiş veya seksen bin kişi derken kastettiği tamamen kendi ordusu değil, muhtemelen, her iki taraftan da hayatını kaybetmesi mümkün olan asker sayısıdır).