Hz. Hasan'ın ordusu ve etrafında onu desteklediğini iddia edenlerin çoğu makam ve mevki sahibi, güvenilmez ve dönek kimselerdi. (Amcasının oğlu Ubeydullah'ın bile İmam Hasan'a ihanet ettiği düşünülürse bu gerçek daha iyi anlaşılabilir).
Diğer yandan, insanlarda rahat düşkünlüğü ve cihada karşı gevşeklik durumu vardı. Irak halkı daha önce Hz. Ali'nin hilafeti zamanında da aynı gevşekliği gösteriyorlardı. O dönemle ilgili Mehdi Şemsuddin şu değerlendirmeyi yapıyor:
"Irak halkı aslında bahaneler uydurup bugünü yarına atarak, Irak, Yemen ve Hicaz sınırlarına gece baskını düzenleyen çeşitli Şam gruplarıyla savaşmamak için anlamsız bahaneler uydurmakla, rahatlarına düşkün olduklarını, savaştan yorulduklarını gösteriyorlardı. Ve Hz. Ali'nin yeniden Sıffin Savaşına davetine tembellikle icabet edişleri bunun belirtisiydi." (Erziyabî İnkılab-ı Hüseyin, Mehdi Şemsuddin, s. 197, 200) Hz. Ali bu insanlardan olan şikayetini bir hutbesinde şu şekilde ifade etmişti: "Emir dinlememenizle işimi boşa çıkardınız. İş o yere vardı ki, Kureyş, 'Ebu Tâlib oğlu yiğit bir erkektir ama savaşmayı bilmiyor' dediler. Oysa savaş ilmini benden daha iyi kim bilebilir?" (Aiyne-i İslam, s. 250, 251)
Hz. Ali son günlerinde hep şu duaya devam ediyordu: "Allah'ım ben onlardan bıktım, onlar da benden bıktı. Ben onlardan usandım, onlar da benden usandı. Beni onlardan kurtar, onları da benden kurtar." Sonra elini sakalına götürdü, "Sizin en şakinizi bunları kana boyamaktan alıkoyan nedir?" dedi. (Musannef, İbn Abdurrezzak, c. 10, s. 154; Tabakat, c. 3, s. 4)
Hz. Hasan da insanların bu duyarsızlığına ve Hz. Ali'nin çektiği sıkıntılara bizzat şahit olmuştu. Hz. Hasan şöyle anlatıyor: "Hz. Ali bana dedi ki: Resûlullah bu gece rüyama girdi. Ona, 'Ya Resulallah, ümmetinden gördüğüm bu sıkıntı ve düşmanlık da nedir?' diye sordum. Bana, 'Onlara beddua et' buyurdu. Ben de, 'Allah'ım bana onlardan daha hayırlısını, onlara da benden daha şerlisini nasip et' dedim.'
Hz. Hasan anlatmaya devam ediyor: Dışarı çıktı ve az sonra vuruldu." (Tarihu'l-İslam, s. 649) İşte aynı insanlar İmam Ali'nin şehadetinden sonra hilafete geçen Hz. Hasan'a karşı da aynı gevşekliği gösterdiler.
(Şam seferi için Hz. Ali'nin topladığı ordunun tamamının değil ancak bir kısmının İmam Hasan'ın saflarında yer aldığını da burada bir kez daha hatırlatalım. Bu grup ciddi bir gevşeklik içindeydi). Öte yandan, buraya kadar verdiğimiz bilgilerden de anlaşılacağı üzere Hz. Hasan'ın ordusu tam bir görüş ve ruh birliği içinde değildiler, her biri farklı bir düşünce ve niyete sahipti. İmam Hasan böyle bir orduyla savaşa çıkarak zafer elde etmesinin mümkün olmadığını iyice anlamıştı. Hz. Hasan'ın bu insanlar içinde nasıl bir durumda olduğunu anlamak için şu olayı iyi değerlendirmek gerekir.
Bazı tarihçiler şöyle yazar: "Yakınlarından bir grup onu aralarına almış ve kimseyi ona yaklaştırmıyorlardı."
Ve yine diğer bir tarihî metinde şöyle geçer: Etrafındaki kimseler harekete geçmiş ve halkı ondan uzaklaştırmaya çalışıyorlardı." (İmam Hasan'ın Barışı, Razi Ali Yasin, s. 281)
Hz. Hasan'ın kendi askerlerinin ve ona biat eden insanların içinde bile can güvenliği yoktu. Kaldı ki, Muaviye'nin ve Şamlıların çıkardığı fitneyi nasıl bastırabilsin?