Hutbeye çıkmış sorarsan adını? Hoca Cami Hocası.. Ama hala Ayasofya isminde bir cami olamayacağından bile haberi yok. Cami Müslümanların cem olup ibadet ettiği meskenlere denir ve inancımızda da kültürümüzde de ölçüleri bellidir. Bir cami ismi düşünün ki Hristiyanlık dinine ait anlamlar içeren bir isme sahip olsun. (Azize Sofya) Keza bir kilisenin ihtiyaç halinde nasıl bir camiye dönüştürülebileceği de az dini bilgisi olan herkesin malumudur. Bir mekanda hem kilise hem cami olmaz ya da bir mekan iki amaçla birden kullanılamaz. Keza namaz kılınan yerde, dinen küfür alameti barındıran işaret ve imare bulunamaz. Allah'ın men etmesine gerek mi var? Tanrılık atfedilen bir varlığa ait resimlerin olduğu bir mekanda namaz kıl(ma)mak için. Mekan mı kalmadı başka? Ya da madem illa o mekan da kılacaksın bari orayı adı belli camii yap kilise görünümünden kurtar küfürlerden arındır ve müslümana yaraşır bir isim ver o mekana ki cami belleyip gelsin müslümanlar. Adında hayır yok duvarındaki resminde hayır yok objesinde hayır yok, çıkmış bir hayırsız hutbeye işkembe-i kübradan sallıyor. Cahil seni, madem lanet okuyacaksın Yezide oku mesela ya da mesela Halife olmadığı halde halife kafası yaşamaya kalkmış ve dünyayı kan gölüne döndürmüş kibir abidelerine lanet oku. Ayasofya gerisin geri müzeye döner layık olduğu ve hak ettiği gibi din istismarından arındırılır yakındır ve yakındır seni de layık olduğun yere tıkarlar. Nasıl esir ettiler ki yürek yemiş ve kendini Amır sanmış bir Arap şivesi ile Türkün yüce başbuğuna ima ile de olsa lanet okumaya kalkmışsın. Kesin kasetin vardır ya da Kadir Mısırlı ve Said Nursi üstatların gibi sen de mi kafayı yedin ve raporlusun ki bu kadar cesursun? Başka açıklaması da yok zaten.
Gelelim sözde cami hocasının ve türevlerinin Ayasofyayı müzeye çeviren Atatürk'e yönelik eleştirilerine. İstanbul ne zaman fethedildi? Şimdi neredeyse hepiniz 1453 diyeceksiniz. Peki ne olmuştu 1453'te? Allah aşkına bir bakın ne olmuş gerçekten? Padişah; TÜRK'e Başbuğ oldum dememiş ki, İstanbul'u fethedince?ROMA İmparatoru oldum demiş. Bu gerçekleri gerçek tarihçiler açıkça beyan etmişler ki zaten Fatih Sultan Mehmet olarak anılan 2. Mehmet kendi ağzı ile bu siyasi niyetini ortaya koymuştur. İstanbul'u fethettim demekteki gaye o toprakları İslam etmek olsaydı şayet o da Gazi Mustafa Kemal gibi Fener Rum Patriğini kaymakamlık yada Valiliğe bağlardı ve yalnızca bu ülkenin vatandaşlarından Patrik yada papaz adı neyse seçilmesine müsade verirdi. Oysa malumunuz olduğu üzere Padişah 2. Mehmet; Türk'ün savaş gücünden ve imanından yararlanarak fethedilen topraklarda, Fener Rum Patriğine Devlet olma imkan ve yetkisi sunarak kendisine Ekümenik sıfat hediye edivermişti. Neden esir aldığın bir Papaza, fethettiğin Türk Milletine ait hale getirdiğin topraklardan toprak bölüp, Devlet başkanı muamele edersin ki? Tabii ki İslam Müslümanlık Türklük vs. umurunda olmadığı gibi Roma İmparatoru olabilmek için. Hrisityanların da başı olmazsan nasıl Roma İmparatoru olabilirsin ki değil mi? Hem bir yerin fethedilmiş kabul edilebilmesi için şartlar bellidir. Sİz bir şehir fethetmişsiniz ama içinde başka bir Hristiyan Devlet var. Olacak iş mi?
İstanbul'un 1453'teki sözde fethinin İslam'la da, Türklükle de ilgisi yok anlayacağınız. Elbette İslam fetihten sonra İstanbul'da çoğaldı doğal olarak, lakin nasıl bir İslam? Nasıl bir İslam olacak işte Muaviye'nin İslam olmaktan çoktan çıkarttığı Arap adet ve kültürünün dayatılmasında argüman olarak kullanılan, Allah'ın asla murad etmediği, Kuran'daki gerçeklerle de her yeri çelişen bir İslam. Nasıl bir İslam? Kalbe değil kalıba, işe amele değil, kılığa kıyafete, sözün doğruluğuna değil cilasına önem veren bir İslam. Gücü eline hile ve desise ile geçirdiğini bildiği güç sahiplerine adeta tapan insanların Peygamber Torununun yolunu keserek katledilmesine cevaz veren bir İslam. Ehlibeytin içinden tamamen çıkartıldığı manevi ve milli duyguları tamamen arka plana atılmış, şekilcilikten ibaret bir İslam, zaten Ekümenik sıfata sahip Patriği de Papayı da hiç rahatsız etmiyor ki? İstanbul'un 1453'teki sözde fethini İSLAM adına gerçekleştirmiş olan bir PADİŞAH sizce sarayına iç oğlanları haremi kurar mıydı? Ya da İslam adına yol yürüdüğünü iddia eden bir kimse Annesini müslüman etmez miydi? Hepinizin malumudur ki Fatih Sultan Mehmet'in annesi Sırp asıllı bir Hristiyan ve ömrünü Hristiyan olarak tamamlamış ve Padişahın da annesine kilise hediye ettiği bilinir.
Gelelim; İstanbul'un 1453'teki fethiyle Sultan 2. Mehmed'in aslında neyi hedeflediği meselesine. Padişahın niyeti fetihten sonraki Hristiyanlara karşı tutumundan sonra ortaya çıkmış olacak ki, Akşemseddin başta olmak üzere pek çok İslam alimi kendisine küsmüştür. Nitekim Akşemseddin'in İstanbul'un alınmasının ardından, Padişahın yaptırımlarına tepki koyduğu ve özellikle Patriğe ekümenik sıfat yüklemesi ve Papazı Devlet Başkanı olarak kabul edip fethedilen topraklardan Patriğe toprak bağışlayarak, kendi devlet idaresini kurmasına izin vermesi yani İstanbul içinde Hristiyan dininin esaslarına dayalı kanunları olan bir Devlet oluşturulmasına göz yumması ve ille de Türklerin İstanbul'a yerleşmesini zorlaştırırken Arapların yerleşimini teşvik etmesi gibi sebepler ile ters düştüğü için sürgüne gönderildiği ve nihayet Devlet işlerine karışmaksızın memleketi Göynük'te yaşayıp orada vefat ettiği pek bilinmeyen bir hakikattir. Fatih Sultan Mehmet adıyla ünlenen Padişah 2. Mehmet'in kendini bütün dinlerin üstünde görüp dinleri sadece siyasete bir malzeme olarak kullandığını da pekala söyleyebilirsiniz. Lakin kendi beyanları ve siyasi hamleleri ortaya koymaktadır ki Fatih zannedildiği gibi kendini Türk ve Müslüman hissetmediği gibi aidiyeti daha çok Sırplar başta olmak üzere Hristiyan alemine idi diyebiliriz rahatlıkla.
Yoksa neden Roma İmparatoru olmak istesin ki? Romalılara özenmiş olmalı öyle değil mi? Kendini Türk gibi hissetse neden ROMA İmparatoru olmak istesin ki. İslam gibi bir kaygısı olsa Osmanlı Devletinin Sarayına iç oğlanı müessesi kurar mıydı? İslam gibi bir kaygısı olsa bütün İslami ölçüleri ters yüz edercesine bir diyaloğa girer miydi Ehli Kitap ile? Kaldı ki Bizanslı bir tarihçinin aynen şöyle dediği biliniyor.
"Fatih, Türk resmi tarihçilerinin iddia ettiği gibi atalarının göçebe çoban kabileler olarak Tatarların-Moğolların-Oğuzların bulunduğu bölgeden [Orta Asya] geldiğine inanmıyordu. Fatih Sultan Mehmet, ailesinin Bizans İmparatorluk ailesi Komnenoslardan geldiğine inanıyordu" Tarihçilerin babası olarak anılan Türk'lüğü ile duyduğu övüncü her fırsatta dile getiren ünlü Türk tarihçi Halil İnalcık'ta keza Fatih'in kendisini Roma İmpatorluğunun tek yasal varisi olarak tanımladığını ve Roma İmparatoru olabilmek için Doğu Roma İmparatorluğunun başkentini ele geçirmek arzusu içinde olduğunu beyan etmiştir. Gazi Mustafa Kemal Atatürk'te Nutukta Fatih'in Roma İmparatoru olma isteğini benzer cümleler ile ifade etmiştir. Ayasofya kilisesinin sözde Camiye çevrilip sözde ibadete açılmasının mantığı da zaten aynı amaca hizmet etmekten ibaret kanaatimce. Çünkü kiliselerin nasıl Cami ye dönüştürülebileceği İslam akaidi açısından belli ve Ayasofya bu ölçülere ne şu hali ile ne de tarihte camii olarak kullanıldığı tarihte uymuyordu. Atatürk; Düşmana Vahdettin tarafından anahtarı teslim edilen ve düşmanca işgal edilip gönderlerine düşman bayrağı dikilen İstanbul'u fethettikten sonra İslama uygun olan yöntemi uygulamış ve dönemin sözde ekümenik devlet başkanı Patriğini Devlet Başkanlığından soyundurarak bir Papaz olarak tanımış ve patriği kaymakama bağlamış ve Ayasofyayı da müze şeklinde hizmete açmıştı. Sanıyorum Atatürk'ün kapattığı Heybeliada Ruhban Okulunu açmak için çok gayret eden AKP Hükümeti hiç değilse Ayasofyayı açarak işe başlayalım dedi ve sanıyorum zaten Devlet Başkanı gibi muamele ettikleri Patrik Bartelemous a ileride yeniden ekümenik sıfat uydurmanın derdine düşmüş.
Her neyse AKP Hükümetinin dini istismar ve siyasete alet ettiğini artık herkes biliyor kimileri yüzleşmek istemese de. Bu Ayasofya denilen halen ne idüğü belirsiz yapıdan Gazi Mustafa Kemal Atatürk'e aklınca lanet okuyan sözde hocaya hatırlatayım ki kendisinin lanetli bir insan olduğu ile yüzleşmiş olduk. Zira lanet kelimesi öyle bir kelimedir ki okuduğun insan değilse sen lanetlisin demektir. Tıpkı Münafıklık gibi yani birisi bir müslümana münafık demişse şayet iki taraftan biri muhakkak münafıktır. İftira ise şayet lanetli olan iftirayı edendir. Yezid mesela lanetli olduğu kesin bilinen bir isimdir ki İmam Hüseyin'in lanetli olduğunu ifade etmiştir. Bana göre Gazi Mustafa Kemal Paşa'ya lanet atfeden de kendi lanetini ortaya koymuş ve aynaya bakarak gördüğünü beyan buyurmuştur. Atatürk arıduru bir Ehlibeyt Müslümanıdır ve asla itikadi konularda ölçüleri taşmamıştır. Ne iç oğlanlık gibi bir müessesi vardır kurduğu Devletin ne de evlat katline cevaz veren hocalar bulundurmuştur etrafında. Keza Atatürk'ün Devletinin kanunlarında zina yapmakta ağır bir suç idi ve cezai müeyidesi vardı. AKP İktidara gelene kadar da zina suç idi hatırlatayım istedim. Ruhun Şad Olsun Gazi Paşam, aramızda hala Yezid gibi lanetliler ve ruhunu incitenler olsa da milyonlarca insan veriyor ağızlarının payını ve bildiriyor haddini din bezirganlarına...