Yeni doğan çetesi, kayıp çocuk sayısı istatistikleri, yetimhanelerde fuhuş ve uyuşturucu gibi insanı ortaçağ karanlığında hissettiren skandalları duymak yerine, dün TBMM de konuşan Melike kızımızın biz varız, biz yarınlarız sözleriyle hepimizi gururlandırdığı ve bizleri derin derin düşünmek zorunda bıraktığı bir zaman dilimine vesile olduğu için teşekkür ediyorum. Daha küçücük olmasına rağmen o kocaman yüreğiyle bizde varız bu ülkede söz sahibiyiz deyip çocukların haklarını savundu Melike. Ve egemenlik kayıtsız şartsız milletindir sözlerini söylerken TBMM'i duvarındaki koca koca harflerle yazılmış olmasına rağmen bizi sözde temsil edenlerce ısrarla görmezden gelinen gerçeği duvara baka baka okudu. Cumhuriyete karşı kendini borçlu hissettiğini açıklayarak o koltukta oturup o koltuğun imkanlarını sonuna kadar sömürenlere aslında insanlık dersi verdi. Kaçı almıştır o dersi bir elin parmağını geçer mi Allah bilir.. Kendisine 23 Nisan ruhunu bizlere yaşattığı için teşekkür ediyorum ve bayramını kutluyor gözlerinden öpüyorum Çocuk. Sen ve senin gibi her bireri özel özel kendine has parlayarak gelmekte olan milyonlarca yükselen yeni nesile nice 23 Nisanlar kutlamayı diliyor ve kucaklıyorum.
Güzel bir örnek olarak karşımıza çıkan Melike bu altın nesil güllerinden sadece biri. Uzaklarda aramaya gerek yok onları görebilmek önemli. Çünkü heryerdeler ve inanın ışıl ışıl parlıyorlar. Ve geleceği aydınlatacak olan yükselen yeni nesil bizlere aslında çok şey söylüyor. Onları görmekte ve duymakta zorlanıyorsanız vicdanınızla yüzleşme korkusu size engel oluyor olabilir ama bu onların varolduğu ve onlara karşı sorumlu olduğumuz gerçeğini değiştirmez, değiştirmemelidir. Verdiğiniz yaşam mücadelesi, ekonomik sıkıntılar, algılar üzerinden muthiş bir saldırı altında ve korku çıkmazında olabilirsiniz. Şuan ülke nüfusunun %85 i zaten aynı endişe ve kaygı içerisinde. Diğer %10'un ne yaptığından ve kendilerine verdikleri zarardan haberi bile yok zaten gününü kurtardığına bakıyor çoğu. Ama o %5 yok mu işte o %5 birleşsek tükürüğümüzle boğabilecekken her türlü imkan ve şartları kendi lehine binbir dalavereyle çevirmiş bir şekilde bile isteye çocuklarımızın kaderiyle oynuyor. Özellikle anne babalara sesleniyorum, sizler toplumun size dayattığı şekilci anne baba olgusunu laf olsun diye yerine getirmeyi sadece görev edinmiş ebeveynler mi yoksa gerçekten anne baba mısınız? Benim çocuğum yok. Ancak ben hepimizin çocuğunu kendi çocuğum gibi seviyor onların yarınları için faydalı işler yapmak yolunda ömrümü vakfetmeye çalışıyorum. Bunun en güzel yolunu da Atatürk'ün izinde ilerleyip elimdeki mesleğim gazetecilik ile yarınlara ışık tutarak yapma amacındayım.
Öncelikle dünyada bir ilki başararak özellikle 80'li yıllardan sonra biz Türklerin kaderini değiştirecek bir gerçeği saklamak amacıyla devamlı ohal durumunda tutulan bir ülkenin vatandaşları olarak çok zor koşullarda yaşamayı hepimiz öğrendik. Öyle yada böyle Allah rızkımızı veriyor, gerekirse herkes komşusuna yardıma da iyi kötü hazır. Ancak artık anlamamız lazım ki dünya telaşını kafaya taksakta takmasakta karnımız yarı aç yarı tokta olsa doyuyor. O zaman biraz başımızı kaldırıp yahu biz niye bu haldeyiz?neler oluyora? odaklanmak bu kısır döngüden çıkmamız için elzem değil mi?
Anlaşılan o ki bir dönem dindar maskesiyle ülkemize sızıp, her yaptığı talan ve hukuksuzluğa dini alet eden siyasal İslamcılar halkı dinden soğutma misyonunu tam olarak tamamlayamasada toplumu derinden sarstılar. Gelişmelere bakılırsa ülkeyi bir ve bareber tutan dinimizden sonra bir diğer en kıymetli değerimiz Atatürk'ümüzü bu seferde dezanforme etme çalışmalarına her hukusuzluk ve talanı gizlemek için Atatürkten soğutma pahasına başlatacaklar. Üstelik aktörleri de yıllardır parlatılan simalar. Türk Milletinden dini ve Atatürk'ü çıkardın mı zaten geriye birşey kalmıyor bununda farkındalar. Şimdi yapmamız gereken değerlerimize sahip çıkmak. Ve bu kaderi bize reva görenlerin bizlerden ne sakladığına odaklanmak. Ulusal egemenlik olmazsa bayramı kutlanacak çocukta kalmaz, geleceğimiz de olmaz! önemli olan bunu anlamak. Yarınlarımız için bir ve beraber olmamız elzem ve şart. Atatürk'ün vasiyetinin 50 senelik üzerine konulan şerh kalkalı 37 yıl oldu. 37 yıldır devlet sırrı olmadığı gibi biz vasisi olan Türk Milleti vasiyetin her türlü nimetinden yoksun bırakılmış durumda. Kurtuluş kuruluşta saklı, kurtuluş vasiyette saklı ve açıklanması elzem ve hukukende aslında şart. Bugün sizlere 19 Mayıs'ta Allah nasip ederse vasiyeti işleyeceğimiz uzun zamandır üzerinde çalıştığım ve sunuma hazır hale getirdiğim programımı müjdelemek isterim. Öğreneceklerinizle taşlar emin olun yerine oturacak. Daha fazla kirli bilgiye izin vermeden önüne geçmek için ve Ülkecek neler olduğunu, bize ne yaşattıklarını anlamamızı sağlayacak olan programımda bu gidişata birlikte çareler bulmak için aslında kapılar aralanmış olacak.
Başta Başkomutanımız Gazı Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere tüm şehit ve gazilerimizi minnetle anıyor ve tüm yarının gülü bir ferdi olan yükselen yeni nesilin gülleri olan çocuklarımızın bayramını canı gönülden kutluyorum.
Ne Mutlu Türküm Diyene!