Sözde tarihçi Murat Bardakçı son günlerde Atatürk'e dair üstelik hiç gereği yok iken ve hiç yeri ve zamanı değilken saçma sapan açıklamalar ile dikkatleri üzerine toplamaya çalıştı. Dikkatleri toplamayı becerdi mi? Bilemem ama beddua ve lanetleri de en galiz küfür ve hakaretleri de üzerine topladığı aşikar. Türk Milleti sosyal medya da topyekun Atatürk'e sahip çıktı ve Bardakçı'ya çok sert tepkiler ile yanıt verdi. Öncelikle bir İngiliz'i kaynak göstererek Atatürk ün ölmeden evvel yalanladığı bilinen 1928 yılında basılan kitapta Atatürk'ün "benim bir dinim yok bazen bütün dinlerin denizin dibini boylamasını arzu ediyorum" şeklinde sözler sarf ettiği yönündeki iddiasına yanıt vermek istiyorum. Cevaba değer bile değil belki ama belki de bir gazeteci olarak vicdani vazifemizdir diyerek bir kaç kelam etmek istiyorum.
Her şeyden önce Atatürk'ün dine bakışına dair Cumhuriyet dönemi tarihçilerinin en büyüğü ve en güveniliri olarak herkesin kabul ettiği Prof. Dr. Halil İnalcık hocamız merhumun Atatürk ve Demokratik Türkiye isimli eserinden bir alıntıyla gerçek bir tarihçi ağzından yanıt vereyim Bardakçı denen haine ki hain amaçlar güttüğü bu açıklamaları ile iyice ayyuka çıktı. ''Mustafa Kemal'e göre İslam dini her şeyden önce akla, mantığa dayanan tabii bir dindir. Onun içindir ki, insanlık için son din olmuştur. Ona göre gerçek İslamiyet, dine sonradan bulaşmış batıl inançlardan, hurafelerden arınmalıdır.''
Halil İnalcık rahmetli böyle söylüyor ki söylemese ne olur hayatını az inceleyen her vicdan sahibi insan bu ve benzeri tespitleri yapabilir. Keza dini bir unvan olan Gazi unvanını özellikle kullanan Gazi Mustafa Kemal Paşa bizzat Nutuk'ta Ehlibeyt taraftarı bir Müslüman olduğunu ilan anlamına gelen açıklamaları Cumhuriyeti kurduktan sonra tekrar etmiştir. Bir insan düşünün ki Vatan Sevgisi İmandandır hadisi şerifinin tezahürünü en doruk noktada yaşamış ve siz ona İngiliz ağzı ile imansız iftirası atıyorsunuz. İmanı en güçlü olanın vatan sevgisi de doğal olarak en güçlüdür. Öyle değil mi ki şahadet şerbeti içmeyi onun kadar arzu etmiş bir insan çıkmayabilir içimizden. Adam cumhuriyeti kurmuş sonra da ilk iş masraflarını cebinden karşılayarak Kuranı Kerim tefsiri yazdırmış bizzat kendisi ilgilenerek ve hala Elmalılı ve Gazi Paşanın yazdığının üzerine bir tefsir yazabilmiş kimse çıkmamış biz kalkmış adamın dinsiz olup olmadığını İngiliz kaynaklara bakarak tartışıyoruz öyle mi?
Çok örnek verebiliriz Atatürk'ün yaşamından ve konuşmalarından samimi bir dindar Müslüman olduğuna dair ama yazıyı uzatmak istemediğim için bu kadarını kafi görüp diğer saçmalıklarından birisi olan Vahdettin'in kendisini Samsun'a çıkıp ülkeyi kurtarmak üzere görevlendirdiğine ilişkin açıklamalarına da bir cevap vermek istiyorum. Padişah Vahdettin hain midir? Ben şahsen hain demem ve hain denmesi tarafında olmam hiç bir Devlet büyüğümüzün keza kendimde had de görmeyebilirim ama Gazi Mustafa Kemal Atatürk Nutuk'ta hain diye bizzat bahsetmiş Vahdettin'den ki yaşananlar ortada kuvvacılara hain dedikleri katli vacip fetvaları çıkartıp görüldükleri yerde öldürülmesi yönünde fermanlar yayınladıkları aşikar. İngiliz’le iş birliği de Vahdettin'in. Keza final de kime sığındı ise Onun kılıcını sallamıştır biliyoruz Vahdettin'in kime sığındığını.
Konuya kendi penceremden bakarsak keşke Vahdettin vazifelendirmiş ve yetkilendirmiş olsa Gazi Mustafa Kemal'i ve keşke bir Devlet operasyonu olsa Gazi Paşa üzerinden yürüyen kurtuluş operasyonu biz gururla söyleriz ve inanırız buna da. Lakin gerçeklerin böyle olmadığını yine tarihçiler açıkça ortaya koyuyor. Özellikle Aklı Kemal isimli 5 ciltlik eserini çok önemsediğimiz Sinan Meydan hocamızın konuya dair açıklamalarını lütfen bulup dinleyin. Gazi Paşa ile Vahdettin arasında İngiliz’in bilgisi dışında bir anlaşma vardı ve Vahdettin biliyor idi diyelim bunun Atatürk'ün ortaya koyduğu kahramanlık destanına bir zararı olmazdı ki keşke öyle olsaydı. Ancak ne Gazi Paşa ne de beraberindekiler böyle bir niyetten bahsetmediğine ve resmi kayıtlar ve belgeler görevlendirmenin orduyu dağıtmak üzere yapıldığını gösterdiğine göre yalanı tarihe katmanın kime ne faydası olabilir?
Osmanlı ile kavgalı olmak gerekmiyor Cumhuriyetçi olmak için ki bizim şahsen bir kavgamız yok. Bu gün de mesela Erdoğan'ın Bahçeli nezdinde vaaz ettiği sözde Türk tipi Başkanlık sistemine karşıyız ve kuruluş felsefesine dönülmesi gerektiğine inanmaktayız ama Erdoğan ya da ailesiyle hiç bir husumetimiz yok ve Onun da Devletimizin en yüksek makamında oturduğunu unutmuş da değiliz bütün geçmiş Cumhurbaşkanlarımızın olduğu gibi onun da hain yaftası yemesine gönlümüz razı olmaz mesela. Sonuçta önceliğimiz Devlet bekası olmalı ve Devletimizin zirvesinden öncelikle hayır ummalıyız. Keza başta da söylediğim gibi Vahdettin'e hain diyelim de demiyorum lakin Atatürk konunun bire bir muhatabı olarak demiş iken bize de çok söz düşmemeli ve gerçekleri saptırmamadan kayda geçmek kaydıyla halk içinde konunun çok da dillenmemesini istememek lazım.
Bazı konular vardır ki halka çok arz etmek mide bulandırabilir. Düşünün ki burnumuza endoskopi yaptılar ve burnumuzun içini ekrana yansıttılar ne kadar temiz olsa da bu görüntünün başkalarınca görülmesi gerekmez öyle değil mi? Aynı bunun gibi Devlete dair tarihi konuları uluorta çok tartışmaya açmak gerekmez. Gerçekler ne ise söyleyip geçmek çok da yorum katmamaya çalışmak gerek diye düşünüyorum şahsen. Ne kazandıracak? Hiç bir şey tabii ki. Üst düzey Devlet görevlilerini yargılamak sıradan mahkemelerin başındaki hakimlere bile had verilmiyor ve yüce divan diye bir mahkeme oluşturuluyor sade vatandaşın neden haddi olsun mesela?
Padişahlık mı ettik ki padişahın ruh halinin ne olup olmayacağını kestirebilelim? Ve ben olsam diyerek yargı ortaya koyabilelim. Bir kaç padişah görmüş ve o padişahlara çok yakın olmuş ve Devlet işlerine uzun süre kafa yorup belli derinliklere erişmiş tecrübeli hukuk ve Devlet adamlarının belki haddi olabilmeli bu hususlar da yargı ortaya koymak. İnsanları babası ile yargılamak doğru değil tabi alimden zalim zalimden alim doğabiliyor ama Murat Bardakçı zaten babadan beri süre gelen bir ihanetin içinde bana göre. Bardakçı'nın babası zaten Türk Mahkemelerince başka dünya ülkelerine casusluk ettiği suçlaması ile yargılanıp 17 yıl hapse mahkum edildiği için Almanya'ya sığınıp oradan Zaman gazetesine köşe yazarlığı yapmış birisi ve her yanı şaibe bir isim ve fitne maksatlı konuştuğu çok açık çok da kayda almaya değmez diye düşündüğümü ifade ederek milletimizin kafasını böyle hain karakterli insanlara kafasını karıştırtmaması gerektiğini salık vererek sözlerimi noktalıyorum..