Prof. Dr. Haydar Baş: Batının Ajanlığını Yapanlar, Milletin Kalbine Zehir Akıtmıştır!

Ramazan ayı münasebetiyle Bağımsız Türkiye Partisi İzmir İl Başkanlığı'nca bir iftar yemeği organizasyonu düzenlendi. İzmir Yaşam Park'taki etkinliğe; Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş, BTP kurmayları ve teşkilat üyeleri katıldı. Uşak Haber Merkezi İmtiyaz Sahibi Erkan Çohadar ve Haber Editörü Nurullah Çavuşoğlu'nun da katıldığı iftar yemeğinde BTP Uşak Teşkilatı'ndan bazı isimler de hazır bulundu.

İftar öncesinde dünya ve ülke siyasetine ilişkin BTP kurmayları ve Yeni Mesaj Gazetesi köşe yazarlarınca yapılan kısa değerlendirmelerinin ardından iftar yemeğine geçildi. Yemeğin ardından programın kapanış konuşmasını BTP Lideri Prof. Dr. Haydar Baş gerçekleştirdi. BTP Lideri Baş, Türkiye'nin geldiği durumu ve dünya siyasetindeki son durumu değerlendirirken, Cumhurbaşkanlığı seçimleri ilgili de açıklamalarda bulundu. İşte Prof. Dr. Haydar Baş'ın açıklamalarından satırbaşları...

 ERDOĞAN CUMHURBAŞKANI OLURSA, ÜLKENİN EN ACI SONU OLABİLİR!

Son iki arkadaşlarımdan dinlediğime göre, Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı olmasındaki incelikler ve, idaresindeki ülkenin içerisinde bulunduğu durumun, içler acısı bir görüntü sergilediği düşüncesindeyim. Başbakan Erdoğan, Cumhurbaşkanı olursa ülkenin en acı sonu olabilir. İngilizler, sömürge bakanlığı vasıtasıyla çocuklarını akıl baliğ olma durumda, Osmanlıya eğitim için gönderdiler. Osmanlı medreselerinde tahsil gördüler. Aslı İngiliz ama cübbeli sarıklı çocuklar. İngiliz çocuklar, o günün kılık kıyafetini giyerek ben de Osmanlılıyım görüntüsü verdiler, medreselerde eğitimler aldılar. 12 yıl İstanbul, Bursa, Kayseri gibi topraklarda eğitim alan bu çocuklar, ciddi şekilde eğitim alarak İngiltere’ye döndüler. Onlara orada sahip çıkarak, bundan sonra bizim dediklerimizi hayata geçireceksiniz dediler. Sömürge Bakanlığı işin stratejisini bunlara öğretti. Söyledikleri ilk iş ise, Hicaz bölgesinde Şiiler ile Sünniler arasında kavga başlatmak oldu. Bunu yaparsanız aldığınız eğitimin anlamı olur, değilse eğitiminiz işimize yaramaz dediler ve onlar da Arap yarımadasına yayıldılar. Şiilere gidiyorlar, onlar da mollalarına gidiyorlar, mollalar Allah’ın kitabına sımsıkı sarılın diyorlar. İngilizler Sünnilere gidiyorlar , Sünniler de halifelerine gittiler sordular, böyle bir ayrılık var mı, Şiiler bizi yıkmaya mı çalışıyorlar, eğer öyleyse onlara hadlerini bildirelim diyorlar. Halifeler de , onlar da müslümandırlar, dinlerini istedikleri gibi yaşarlar, müdahil olma gibi bir durum söz konusu değil dediler. Bu hoca görünümlü İngiliz münafıklar, ne Şiilerden ne de Sünnilerden bir tefrika alamıyorlar ve ayrılık tohumu ekemiyorlar. Bunların yapmadığı ve oynamadığı oyun kalmadı.

ASIL HAİNLER İÇİMİZDE!

Zaman öyle bir geçti ki, bizim içimizden ajanlar elde ettiler. İngilizlerin yapamadıklarını bizim içimizdeki bu ajanları yapmaya başladı. O hainler o gün de vardı bugün de var. 1995 yılında ABD, siyasi bulanıklığın olduğu bir dönemde benim kapımı çaldı. ABD’nin işine gelen bir siyasetçi gelir ki ABD’nin dediği olsun, Türkiye de bunun etrafında kemik yalasın.  Ben o dönemde başbakan olan Tansu hanımın Başdanışmanıydım. O dönemde bazı kişileri bir araya getirerek Türkiye’nin idaresinin verilmek istendiğini söyledim, cumhurbaşkanlığı da dahil, Tansu hanımın da yolu açıldı dedim. Bunlar benim kaşıma aşık olduğu için gelmediler. Onlara, Haydar Hocanın ilerde bakan, başbakan, vekil, çöpçü ne olur bilmem ama, ecnebilerin bir nokta etkisiyle dünya kralı dahi olmayacağımı söyledim. Görüşmelerin yapılmasını ancak onlara verilecek bişeyimizin olmadığını, hele ki ecnebilere asla bir şey verilemeyeceğini söyledim. Görüşlerden taviz verilmeyeceğini, bunun ötesinde de kavgaya zemin hazırlanmayacağını ifade ettim.

Ben sizlerden oy dilenmeye gelmedim, iddia ediyorum dünya üzerinde bu işi bilen tek adam, benim. Medya bizi göstermiyor, şeytanın avukatlarına laf edersiniz, mehdinin nurunu göstermezler, onlar şeytanı gösterirler. Bunların işi şeytanlık, bunları hiçbir zaman dinlemeyeceksiniz. Hain ve yılan içimizde, bunu böyle bilin.

ERDOĞAN, DİNLERARASI DİYALOĞA KARŞI ÇIKACAĞININ SÖZÜNÜ VERMİŞTİ!

Onunla İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olduğu bir dönemde boğazda sabahtan öğleye kadar beraber oldum ve ona bişey istemediğimi, ülkenin geleceğini karanlık gördüğümü söyledim. Birilerinin değil de sivil toplumun dediklerini dinlerseniz, huzur güvenlik ve maddi kalkınmayı temin edeceğini söyledim. Ona bir şart söyledim. Dinlerarası diyalog ve ılımlı İslam konularına dikkat edilmesi gerektiğini, sizin açtığınız yolun hristiyan bir Türk toplumu orataya çıkarmak olduğunu söyledim. Bayrağımı aldım yola çıktım onlara katılmadığımı söyledim ve bir tek taviz vermedim.

Yaptığımız görüşmelerde tanıdığım Erdoğan’ın bir açıklamasında 4 hak din olduğunu söylediğini bana arkadaşlarım söyledi, okuyunca şaşırdım. Anadolu turuna çıkıyor ve burada da bu cümlelerini tekrar ediyor. Ilımlı İslam ve dinlerarası diyaloğa karşı çıkan Erdoğan, 3 – 4 hak din var diyor. Allah katında hak din İslam’dır, haber gönderdim ve onunla yürümeyeceğimi söyledim. O gün ben oradan, onlardan ayrıldım.

DEVLETİN HER KURUMUNDA FETHULLAH VARMIŞ!

Fethullah Gülen'e veryansın edip paralel devlet diye yükleniyorlar. Ben Fethullah Gülen’i eleştirdim ama, inancına namusuna dil uzatmadım. Devletin her kurumunda böyle bir Fethullah varmış. E be kardeşim; sen devletin kurumlarını neden bu adama teslim ettin? Bunun adı vallahi tiyatro. Türkiye parsellendi ey millet, haberiniz var mı sizin? Verin Haydar Hocaya bir güç de bunları darmadağın etsin. Ben bu işi biliyorum,  ben dünyayı kurtarıyorum. Vallahi de billahi de kurtarırım. Dünyanın sırtını giydiririm, açlarını doyururum.

ALLAH'IN LANETİ AYRILIK AŞILAYANLARIN ÜZERİNE OLSUN!

T.C. ibaresini ve andımızı kaldırdılar. Vatanını milletini sevmek ne kadar kötü. Sen bunu kaldırıyorsun. Dini kaldırıyorsun, Kürtçülüğü, Türkçülüğü Türkiye’nin ruhuna aşılıyorsun. Benim Malatya’da çok değerli kürt arkadaşlarım var. Ben onları severim onlar da beni sever. Aramızda Kürtlük Türklük diye bir ayrılık yok. Bu ayrılığı kim getirdiyse Allah’ın laneti üzerlerine olsun.

ÜLKENİN BEKASI İÇİN ORTAK ADAYDA BİRLEŞTİK!

Beş tane parti bir araya geldi ve dedi ki, biz cumhurbaşkanını milletin adına seçicez ve milletin önüne koyucaz. Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kılıçdaroğlu'nu tebrik ediyorum azimli ve kararlı duruşundan dolayı, Devlet Bahçeli onu tebrik ediyorum azimli ve kararlı duruşundan dolayı ve Demokratik Sol Parti, Demokrat Parti... Bir de biz dedik ki milletin adına bir aday ortaya koyalım ki bunu partiler değil, millet seçsin. Ekmelettin İhsanoğlunu aday olarak seçtik.

Ekmelettin Bey kimdir; Anadolunun bağrından çıkmış, dört dörtlük bir Müslüman Türk evladı. Kendisi bir öğretim üyesidir. İstanbul da üniversite çalışmıştır. İyi bir profesördür. Dünya çapında yıllardır Türkiyemizi hariciyede temsil etmiş deneyimli  bir adam. Zerre kadar açığı yok; çalıştığı dönemlerde bir çöp dahi kaçırmadı, ama senin adaylara git ne çöpü, Türkiye kaçırdılar. Öyle bir idareciler var ki; Türk Milletinin sırtından kazandıklarını depo ediyorlar. Bir kişinin bir kişi üzerinde tek bir hakkı olmamalı, bir tarafta alnı ak, kimsenin etlisine sütlüsüne karışmamış birisi, diğer tarafta da karışık işler yapmış bir kişi var. Türkiye’nin üniter yapısı, vatan birliği tehdit altında.

Batının ajanlığını yapanlar devamlı olarak milletin kalbine zehir akıtmıştır. Tüm bunlarla mücadele etmek için Ekmelettin Bey’ evet demeliyiz. Arif’e tarif gerekmez.