Siz hiç İstanbul’da yaşayıp, daha sonrasında İzmir’de ikamet etmek zorunda kalan birisiyle konuştunuz mu? Söyleyeceği sözü aynen buraya yazıyorum “ İstanbul’dan sonra İzmir çekilmiyor “ diyecektir. Tabi ki bende farkındayım, Uşak’ta sosyal imkanlar kısıtlı, gece hayatı belli bir seviyede, yemek yenebilecek, oturup sohbet edilebilecek mekanların sayısı bir elin parmaklarını geçmiyor. Vatandaş tek cadde üzerinde toplanmış bir hayata mahkum kalıyor. Bunların ben de farkındayım. Ancak sevmek, sevgi farklı bir şey. Yaşadığın şehri, anneni, babanı, sevgilini, karını sever gibi seveceksin. Nereden baktığın önemli olan. Ben bu şehrin kıymetini 15 yıllık İstanbul macerası sonunda daha iyi anlar vaziyete geldim.
Siz hiç İstanbul’a gidip bir adres sormak zorunda kaldınız mı? Size adresi tarif eden kişi oflayarak sıkılarak size adresi tarif edecektir. Peki ya benim şehrimde böyle mi? Elinden gelse sizi alır, gideceğiniz yere kadar götürür, kendini paralar. Çünkü Uşaklı samimidir, içtendir, kaprisi yoktur.
Düşünün bir kere hangi büyük şehirde evlerin balkonunda annelerimizin yaptığı mis gibi tarhanaların, kurutulmuş biberlerin, turşuların kokusunu duyabilirsiniz. İstanbul’da, İzmir’de, Ankara’da işinden çıkmış bir yığın insan, birbirlerini ezmek istercesine sıkışık trafikte, saygıyı yitirmiş şekilde evlerine varmaya çalışırken, sen yaşadığın şehirde on dakikada istediğin yere varmanın keyfini yaşarsın.
Birileri seni gazlar, inandırmaya çalışır. İstanbul’da, İzmir’de insanlar çok yüksek maaşlar alıyormuş diye. Onların aldıkları maaş, kira, ulaşım parası, pahalı yaşam sonucu kuşa döner. Ay sonu elinde avucunda bir şey kalmaz. Burada baban annene 50 TL. Pazar harçlığı verir, annen pazarı dört döner, dünyayı satın alır. Sonunda yaptığı yemek, ne o burgercilerin hamburgerine, ne de o hazır ev yemeklerine benzer, annenin yaptığı yemeğin içinde sevgi vardır, şefkat vardır.
Uşak’ta ki arkadaşın dosttur, İstanbul’da ki İzmir’de ki ise sadece arkadaş. Borç alırsın, borç verirsin, çoğu zaman sözün yeterlidir. Ama büyük şehirde kimse kimseye güvenmez. Haklısınız; sıkıntılıdır bazen Uşak’ta yaşamak. Herkesin herkesten her şeyden haberi olur. Yaptığınız şey anında bir çok yerde duyulur. Gizli saklı diye bir şey yoktur bu şehirde. Ancak dürüst davranırsanız, yaptıklarınızdan birilerinin haberdar olmasında hiçbir sakınca olmaz.
İstanbul’da Ortaköy varmış, kumpiri harika oluyormuş. Ulaşmaya çalışın bakalım Ortaköy’e; Beşiktaş-Ortaköy arası 2 km. Vardığınız süre en az bir saat, belki de iki. Yemesem de olur ben öyle kumpiri. Annen yapar patates yemeğini o yeter sana.
Evlenirsin yaşarsın İstanbul’da, farklı yakada ki anneni babanı ayda bir görürsün. Azalır sevgi, azalır iletişimin. Uşak’ta annen baban yakındır sana. Çocuğun olur, bakar babaannesi dedesi, torununa. Yolda gördüğün üç apartman uzakta ki amcanın verdiği selam samimidir, içtendir. Sen İstanbul’da, İzmir’de karşı komşunu tanımazsın. Ölsen, yaralansan başına bir şey gelse bir kişi de kalkıp kapını çalmaz, halini hatırını sormaz. Uşak’ta hasta olursun, herkes karınca kararınca, eline sütünü alır, gelir geçmiş olsuna. Oğlun işe girer, karşı komşun sanki kendi çocuğu işe girmiş gibi sevinir, sevincini paylaşmaya gelir.
Seversen eğer şehrini, mutlu olabileceğin çok şey görürsün bu şehirde. Uşaklıysan ilk takımın amatörde de oynasa Uşakspor, UşakSportif olur. Sevdiğin renk, kırmızı olur, siyah olur.
Onların Boğaz’ı olur Kordon’u olur; seversen sen şehrini Cılandıras köprüsü Dünya’nın en güzel yeri olur. Sen seversen şehrini mecburiyet caddesi “ İstiklal Caddesi “ olur.
Sevmek farklı bir şeydir, seveceksen karşılıksız seversin bu şehri. Uşaklı olduğun için, bu şehirde yaşadığın için gurur duyarsın.
Sevgili okuyucularım, gelin bir de bu şehre benim yazdığım gibi bakmaya çalışın. Emin olun siz güzel baktıkça daha güzel göreceksiniz ve bu şehir sevgiyle kısa zaman sonra daha güzel bir şehir olacak, buna inanın!
Sen seversen şehrini, sever Uşak’ta seni…
Saygılarımla Efendim
Kerim ÇİBER
24 yildir istanbuldayim zerrece sevmedim memleketime geliyorum tasi topragi altinmis calisan adama altin her yerde var