İtalyan şair Dante Alighieri' nin ünlü eseri "İlahi Komedya" kitabını okuyanınız var mı?
Ahirete yapılan bir yolculuğu anlatır.
Cehennem, Araf ve cennetten oluşan üç bölümden(cilt) oluşur.
Cehennem; "Limbo, Fraud, Trachery.." gibi adlandırılan dokuz kattan oluşur. İyi insanlar arafa giderler. Dürüst dinsizler Limbo denen birinci kata gider. Ne ceza vardır ne ödül. Şehvetin pencesine düşenler ikinci kata, aç gözlüler üçüncü kata, savurganlar dördüncü kata, gazap ve öfke verenler beşinci kata düzene ve inançlara karşı gelenler altıncı kata şiddet kullananlar eziyet edenler yedinci kata, hilekâr ve yobazlar sekizinci kata ve hainler dokuzuncu kata giderler. Dokuzuncu kata Cocytus denir ve şeytan burada yaşar. En dipteki yer dokuzuncu kattır, gerek Tanrıya, gerek ailesine, gerek ülkesine ihanet edenler buraya gelirler.
Da Vinci Şifresi'nin yazarı Dan Brown'ın Cehennem kitabı, adını ve konusunu Dante'nin bu eserinin "Cehennem" bölümünden alır.
İtalyan şair Dante: İlahi Komedyasının bu bölümünde hayali bir cehennem yolculuğunu anlatıyor.
İşte tam orada bir cümle gözüme çarpıyor;
"Cehennemin en karanlık yeri ahlaki krizlerde tarafsızlığını sürdürenler için ayrılmıştır." Diyor.
Cehennemin en dibi, 9. Kat yani
Öyle kötü bir yer olmalı ki;
"Cehennemin dibine kadar yolun var"
Deyimini, herkes en az bir defa kullanmıştır.
Bir kişinin çok fazla sinirlendirilmesi sonucu o kişinin en son söyleyeceği sözdür. Gözü hiçbir şey görmeme seviyesine gelmiş olup, onun kötülüğünü istediği sözdür.
Cehennemin en dibi 9. Katı...
İşte o en karanlık, en kötülerin gitmesini istediğimiz yer.
Gidip gitmediklerini bilmiyoruz ama temenni etmeyenimiz yoktur.
Devam edelim...
"Ahlâki krizlerde tarafsız olmak"
Ne kadar derin anlamı olan bir cümle...
Durup düşünmemek mümkün değil!
Ne alaka demeden bir kaç örnek vereyim:
- Ensar vakfında 45 çocuğa tecavüz haberleri yapıldığında, sessiz kalan hatta bir defadan bir şey olmaz gibi açıklamalar yapanları düşünün,
- Ülkede hergün başka bir kaos yaşanırken umursamaz olanları düşünün.
- Yolsuzluklar, adaletsizlikler peşi sıra giderken kör, sağır, dilsiz rolü yapanları düşünün,
Hemen yakınınızda, etrafınızda olduklarını farkettiniz mi?
"Cehennemin en karanlık yeri ahlaki krizlerde tarafsızlığını sürdürenler için ayrılmıştır."
Dante'nin sözleri;
Şimdi aklınıza yattı mı?
Kıssadan hisse yaparsak.
İtalyan şair Dante'ye göre;
Türkiye'de siyaset ve siyasetçi tam cehennemlik...
Onlar öyle de, ya halk?
Siyasi liderlerinin peşinden şuursuzca koşanlar ve onları ölümüne savunanlar?
Gelen ağam, giden paşam diyen ezikler?
Yanlışa yanlış demeye korkanlar ve/veya menfaati gereği çekinenler?
Bunların hepsi ahlâki kriz değil midir?
İsimlerini vermek gerekmiyor.
Hatırlayın,
Bugün kavga ederler, dövüşürler, küfürler hakaretler havada uçuşur!
Şöyle yapmazsam namerdim, böyle yapmazsam namerdim gibi sözler kendilerine ait değilmiş gibi bir bakarsınız
Yarın olur ve dün dündür, bugün bugündür siyasetinin çocukları; kardeşim, dostum, yoldaşım vs. gibi komplimanlarla sarılıp öpüşürler...
Bunlar ahlâki kriz değil midir?
Bunlar cehennemlik değil midir?
Yaşadığımız coğrafyada
Ne siyaset düzelir,
Ne de politikacı...
Bakın bir kaç neden sayalım:
Çünkü polikacı asla sözünü tutmaz,
Çünkü gözüne baka baka yalan söylerler,
Çünkü menfaati yoksa, sende yoksundur,
Çünkü en basit bir iyiliğin bile reklamını yaparlar,
Çünkü kendilerinden daha iyi olanı asla istemezler
Çünkü devlet ve millet hiçbirinin umrunda değildir.
Çünkü halk, böyle adamları seviyor.
Çünkü politikacının böyle olmasına neden olan bir kitle var.
Yani onların yalan söylediğini bile bile liderim diyen bir kitle,
Birgün önce tükürdüğünü bir gün sonra yalayana liderim diyen bir kitle,
Böyle başa böyle tarak misali.
Fransız romancı, sanat tarihçi ve devlet adamı Andre Malraux:
"Siyaset, başkalarına sezdirmeden değişme sanatıdır." Der.
Bu sözler medeni dünyanın siyasetçileri için geçerli olabilir.
Oysa Türkiye'de değişim yoktur, dönüşüm vardır...
Dönüşümü gör/e/meyenler yüzünden koca Cumhuriyet adım adım dönüştürülür.