Kuva-yi Milliye ruhunu yeniden hissetmek, damarlarındaki asil kanı müşahede etmek istersen bu panele katıl

Uşak Valisinin himayesinde Rektörümüz ve Üniversite Yönetiminin koordinesinde Cumhuriyet temalı panel de katılımcılar Türk Tarihi ve Türkiye Cumhuriyeti kuruluş felsefesine dair bilgi ve bakış açısına doyacak. 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı günü Uşak Üniversitesi Öğretim üyelerinden Prof. Dr. Sadiye Tutsak'ın kendisinin de panele konuşmacı olarak katılır iken iki değerli akademisyenimizin ki ikisini de eski tanırım sosyal medyadan ve çok severim şehrimizi şereflendirmesine de vesile oldu ve üç bilim insanı bir panel tertipleme kararı aldılar. Tarihte Türk’ler ve Türkiye Cumhuriyeti başlıklı panel de özellikle Kuva-yi Milliye dönemine dair atıflarda bulunulması ve Cumhuriyet’in kuruluş felsefesinin en üst perdeden ilimcek ifade edilmiş olması bekleniyor bahse konu panelde. Çok uzun yıllardır beraber bir çok projeye imza attığımız paneller konferanslar düzenleyip öğrencilerin kendisinden istifade etmesini sağladığımız ve giriştiği hemen her etkinlik de kendisine duyurma gereği bile duymadan destek attığımız çok değerli bir bilim insanı Prof. Dr. Sadiye Tutsak ve çok ama çok değer verdiğimiz bir isimdir ekipçe ayrıca da Banaz'lı bir hemşerimiz olarak her anlamda medarı iftiharımızdır da bilen bilir. Keza Sadiye Hocamızı tanıyan her öğrencisi ve mesai arkadaşı da bilir ki Hocamız kesinlikle çok daha fazlasına layık değerdedir. Şehir ve ülke tarihine ışık tutan araştırmalara imza atmış derin de diyebileceğimiz bir tarihçimizdir ve çok Devletçidir Sadiye Hocamız.
Önceki bazı yazı ve haberlerimizde de bahsettiğimiz üzere özellikle işgal dönemine dair çok önemli bilgileri araştırmaları ile ortaya çıkarmış eserlerinde bizzat yaşayanların ağzından hatıralara dayanarak dönemin aydınlanmasını sağlamıştı. Özellikle Esaretten Zafere isimli aslında başucu eseri olarak özellikle her Tarih öğrencisine okutmamız gereken ve ille de Uşak Gençliğinin tamamına okutmamız gerek bir eser. Eserde, özellikle Uşaklı Yılancızade Hasan Bey'in günlüğünden gün gün anlatılan, Yunanistan'a esir teslim edilen 19 Uşaklı Kuva-yi Milliyeci'nin Yunanistan'a götürülme sürecinin anlatılması; hem yaşanan acıların hem de Yunanlar'ın ne kadar gaddarlaşabildiğini ve Osmanlı hükümetini, dolayısıyla jandarmayı bile nasıl Yunanistan lehine kullanabildiklerini gösterebilmesi bakımından çok aydınlatıcı olmuştu. Şehrin siyasi tarihi bakımından da, Kuva-yi Milliye ateşinin ilk yakıldığı gerçeğinden hareketle, Kuva-yi Milliye tarihi bakımından da. 17 Nisan 1921 günü, bir jandarma eriyle beraber Hasan Yılancıoğlu'nun işlettiği mağazaya gelen belediye sancak amiri, "Tutuklusun!" deyip onu jandarma karakoluna götürdü. Burada, o gün tutuklanan 19 diğer Kuvvacı ile birlikte bir odaya tıkıldı. Daha sonra İzmir'e, oradan da Yunanistan'a götürülüşlerini ve bu esaret sırasında yaşanan, dile getirilmesi güç eziyetleri de aktaran Esaret Sancısı isimli eser, bununla kalmayıp pek çok belge, bilgi ve fotoğrafı da gün yüzüne çıkarmıştı. İşin ehli çevrelerin çok övgüsüne mazhar olan bu eseri okumanızı salık veririm iddia ediyorum çok yerinde kendinizi tutamayacak ağlayacaksınız. Zaten Sadiye Hocamız cephelerde yaşananların da pek çoğunu detay detay aktarmış sağolsun eserinde okumanızı tavsiye ederim. Konumuz elbette Sadiye Hocamızın eserleri ya da kendisi değil; ancak ben, panele dair ipuçları vermiş olmak adına, konuşmacılar hakkında biraz bilgi paylaşmak istedim. İşe, hem daha yakından tanıdığımız hem de eserlerini ilgiyle takip edip, kendisinin kitaplarını, ekipçe, çıkar çıkmaz internetten edinir okur, hatta eşe dosta hediye ettiğimiz, bir saygıdeğer akademisyenimizle başladım.
Diğer konuşmacılar da en az Sadiye Tutsak hocamız kadar önemli, değerli araştırmaları ve ayrıca kendilerine has üslupları, tarzları ve kendilerine has fikir ve düşünceleri olan uzun zamandır sosyal medyadan takip ettiğimiz iki önemli tarihçimiz iki akademisyenimiz. Yine daha iyi tanıdığım ile devam edeyim tanıtmaya Prof. Dr. Ahmet Taşağıl çoğunuz zaten bilirsiniz tarihe ilgili olanlar zaten yakından takip ederdir. Harika bir insan çok da babacan ve dobra bir tarihçi kendisi. Tarihi sadece anlatmaz adeta empati yeteneğini döneme dair bildikleri ile birleştirir ve anlattığı çağa ışık saçan bakış açıları ve olasılıklar sunar. Yani sadece tarihi anlamazsınız Devrini anlattığı Sultanın diyelim yaşadığı kafayı bile biraz anlarsınız. Diyebilirim ki Türk Tarihçi anlamında Halil İnalcık Hocamız rahmetliden sonra gelen en objektif ve samimi tarihçi. Hiç köşeli konuşmaz ve siyaseti de umursamaz gerçek neyse kasmadan söyler tarihe dair. Farkındadır çünkü tarihin bir bilim olduğunu ve doğru yazılıp doğru telaffuz edilmesi gerektiğinin. Farkındadır tarihe düşecek en küçük gölgenin ya da yanlış anlaşılmanın gelecekte çok büyük karanlıklara sebep olabileceğini. Zira tarih okuyanların tarihte olanlara bakarak geleceği ön göremez olduğu bir zeminde insanlığın tümü zarar görebilir. Tarih tedbir için bir anahtar gibidir onu iyi bilirsen şerre fitneye kapılarını kilitlemiş olursun tarihi iyi bilirsen gününü de daha güzel yaşarsın çünkü kendini daha kolay tanırsın devraldığın tarihi mirastan ve de tarihi iyi bilirsen geleceğini de iyi kurgulayabilirsin. Bu yüzden tarih insanlık adına kutsal bir görev gibi icra edilip gelecek nesillere aktarılmalı tam bir ciddiyet ile ki Ahmet Hocamız da bu ciddiyeti fazlasıyla hissedersiniz Allahın izniyle eğip bükmeden ama gülümsemeyi ve nezaketi hiç bırakmadan söyler tarihe dair söyleyeceğini. Hatipliğini de çok beğendiğim Prof. Dr. Ahmet Taşağıl hocamızın geçmişte bazı açıklamalarını da sosyal medya hesaplarımız da paylaşmışlığımız vardır ve hep tavsiye ederiz ki kendisinin İslam öncesi ve sonrası Türk Tarihine dair çok ciddi akademik çalışmaları ve eserleri var. 2000'li yıllarda Moğolistan Devleti kendisine onur nişanı takdim etmişti. Belki daha fazladır ama ona yakın kitap çıkardı Hocamız her eserini okumadım ama Bilge Kağan dedin mi aklıma Ahmet Hoca gelir mesela ve eserlerinde işlediği başlıklar kesinlikle çok önemli.
Gelelim üçüncü konuğuna panelin o da yine bir akademisyen ve Cumhuriyet tarihine özellikle çok hakim ve kuruluş felsefesine dair araştırmaları ve epey kafa yormuşluğu var anlaşılan kendisinin bende çok iyi tanımıyorum inşallah Bayram günü bizzat tanışmak nasip olur da bayram etmiş oluruz bu vesileyle de ki gerçekten söylüyorum bu insanlar ile tanışmak herkes için ama herkes için onurdur. İster Vali olun ister Rektör yada Cumhurbaşkanı fark etmez bu insanlar üçü de gerçekten çok değerli ve tanımak bile insana değer katar Allah istifade nasip etsin milletimize ve bizlere. Keşke vakit olsa daha çok eserlerini okusak ve daha çok kendilerini tanısak daha çok sohbet edebilsek daha özel anılar biriktirip yad edebilsek ve keşke daha çok gözlem yapıp böyle değerli insanların millete mal olma kavgasına destek ve katkı sunabilsek. Üçüncü konuğumuz MEF'ten yani Modern Eğitim Fen Üniversitesinden Levent Özmen Hocamız da çok enteresan bir isim. Mutlaka dinlemeniz ve dinlememiz gerekir konuşmasını Sayın Özmen'in Uzay ve teknoloji bilimine ve sanayileşme tarihine dair ciddi araştırmaları var ve emperyalizme kafa tutar gibi adeta emperyalizmin sahasında ve aslında gerçeklerimiz ile de yüzleştirir gibi çalışmaları ile. Değerli madenler konusunu da tarihsel perspektiften de bakarak işleyince kimilerini rahatsız ediyor olsa da Levent Özmen hocamız işinin ehli bir isim ve dinlemeye kesinlikle değer. Kendisinden özellikle Cumhuriyetin Kuruluş felsefesine ve o felsefeyi ortaya koyan insanların en belirgin özelliklerine dair fikir ve düşünceler paylaşmasını bekliyoruz. Cumhuriyet Bayramında Cumhuriyet ve Türk'lük temalı bu harika PANEL kaçmaz Atatürk Kültür Merkezinde bayram günü saat 14.00'te ve inşallah nasipse biz orada olacağız efendim sizler de buyurun gelin..
Sayın Valimiz Dr. Naci Aktaş ve sayın Rektörümüz Prof. Dr. Ekrem Savaş başta olmak üzere önderlik edenlere ve katkısı olan herkese çok teşekkürler.







