UNUTULMAK ÜZERE OLAN DEĞERLER
Yaşadığımız yüzyılın seyri bizi birçok değerimizi yok saymaya sürüklemekte. Kendi koşuşturmalarımız ve yaşam kavgamız içinde zamanın nasıl hızla akıp gittiğini görmüyoruz bile. Bu neticede toplumsal değerlerimizin yanı sıra kendi kişisel değerlerimizi de yaşamak ve yaşatmak için vaktimiz olmadığının kanaatindeyiz. Yapılması gerekenin dünyevi zevklerden ziyade, birbirimize ruhani tatlar aşılama gayesinde olmak ve bunu misyon edinmek olduğunu bilmeliyiz. Zaten yaşatabileceğimiz her bir değer bizim yaşamımızın bir parçası olacak, akıp giden zamanı daha verimli geçirmemize olanak sağlayacak, üstelik daha özgün ve daha barışçıl bir millet olmamıza kapı aralayacak. Düşünün ki kendi değerlerini ve kültürünü kaybetmiş bir milletin nasıl bir tehdit ile karşı karşıya olabileceğini veya bir bireyin atalarına karşı göstermek zorunda olduğu vefayı unuttuğu veya yok saydığı için ne denli tehditkâr olabileceğini. Bu bağlamda milli ve manevi değerlerimi gündem etmek gayesiyle bir yazı dizisi tasarladım ve ilk olarak vefa konusunu işlemek ve bu konudaki düşüncelerimi siz Uşak Haber Merkezi takipçileriyle paylaşmak istedim.
Yapılan iyilikleri görmezden gelen, her fırsatta yok sayan ve koşullara bağlı olarak seven insan profiliyle hepimiz karşılaşmışızdır. O halde karşılaştığımız bu tablo ile daha iyi bir şekilde mücadele edebilmemiz için mutlak gayemiz kendi evimizin önünü süpürmek olmalı. Herkes kendi evinin önünü süpürdüğünde yeryüzü daha temiz olacak öyle değil mi? Bu topluma yüzyıllar boyunca faydası dokunmuş, yaşadığı dönemi tertemiz ve berrak bir hale getirmesi yetmezmiş gibi üstelik kendinden sonraki nesle de tertemiz bir gelecek sunmuş atalarımızın bıraktıkları mirasa karşı yapılan nankörlükleri göz ardı etmek yapacağımız en büyük vefasızlık olur. Yapılan bu vefasızlığa verilen her fırsat ve doğuracağı korkunç sonuçlar hepimizin aleyhine olacağı gibi bu topluma faydası dokunacak bir bireyin bir daha aramızdan çıkmasını mümkün kılmayacak. Örnek verecek olursam vefa dediğimizde Mustafa Kemal Atatürk’e millet olarak gösterdiğimiz vefanın ne kadar büyük olduğunu hatırlatmak isterim. Eğer her 10 Kasım’da millet olarak mahşeri kalabalıklarla Anıtkabir’i ziyaret etmeseydik, saatlerimiz dokuzu beş geçtiğinde saygı duruşuna geçmeseydik el birlik ve onun ilke ve inkılâpları ışığı altında yaşama arzumuzu dillendirmeseydik bunun mukabelesi devlet erkânın unutmuş olduğu vefanın neticesinde yapılmak istenene olanak sağlayacak ve Türk kültürünün ve değerlerinin yok oluşunu hep birlikte seyredecektik. İlk olarak vefa sağlandığında diğer unutulan değerlerin çorap söküğü gibi geleceğinin kanaatindeyim zira atasına nankörlük etmemiş bir milletin adalet, ahlak ve dürüstlükten yana dik bir duruşunun olacağını inkâr etmek mümkün değil. Vefayı hatırlarsak diğer değerlerimizi de bize vefamız hatırlatacaktır diye düşünmekteyim.
Atasını ve milletini koşulsuz seven, sayan kişi atfedeceği her bir değerle, ahlaklı olmak gibi olumlu sonuçların ne kadar kıymetli olduğunun bilincinde olacak ve ahlak çerçevesinde kalarak doğru olanı göstermekle birlikte kul hakkına girmek gibi çeşitli ahlaksızlıklardan kaçınmayı görev haline getirecektir. Ahlaklı olmanın sadece seküler olarak algılanmaması, manevi olarak da algılanması gerektiğini düşünüyorum. Allah’ın ya da toplumun genelinin razı olmayacağı tüm olumsuz davranışlardan kaçınan kişi kalp kırmanın, hırsızlık yapmanın, haklı olana hakkını vermemenin de ahlaksızlık unsuru olacağının bilincindedir. Bu bilinçte olan her birey haklı olana hakkını vermek için adaleti sağlamak adına harekete geçer. ’’Bir saat veya bir gün adaletle hükmetmek, bir sene veya altmış sene nafile ibadetten hayırlıdır’’ diyen Allah resulü Hz. Muhammet (sav.) hayatı boyunca adaleti sağlamak için uğraşmış ve topluma adaleti nüksetmiştir. O halde Müslüman olmayı doğru algılamak ile başlayıp yola koyulmalıyız ki bizi Müslüman olmaktan uzaklaştırma gayesinde olan hiçbir fiile veya söze kulak vermeden kendi değerlerimizi köklü geçmişimizden atalarımızdan özetle kendi dini ve milli kültürümüzden öğrenerek yaşatmalıyız. Bizler aynı gemide olduğumuzu ve gemiyi batırmamak adına elimizden geleni yapacağımızın sözünü tüm samimiyetimiz ve dürüstlüğümüzle veriyoruz. Sizden isteğimiz ise sevgi, dürüstlük, çalışkanlık, saygı, hoşgörü ve empati gibi bizim toplumumuzda zaten var olan bu değerlerin devamlılığını sürdürmek adına vefalı olmak, eşitliği sağlamak, her bireyin kendi hür alanında kimseye zararı dokunmadan gerçekleştirdiği ve yaşattığı normlara yargılamadan destek çıkmaktır. Kimseye kötü zanda bulunmadan, hoşgörüyle yaklaşmak, koşulsuz sevmek için harekete geçmek önümüzü açacaktır. Gerisinin çorap söküğü gibi geleceğini örnekler ile gün gibi ortaya serdim anlayana. Unutmayın ki unutulmak üzere olan değerlerimiz yok, unutturmak isteyen kişiler ve unutturarak bizi daha kolay sömüren bir emperyal sistem var.
"devlet erkânın unutmuş olduğu vefanın neticesinde yapılmak istenene" kelimesini açar mısınız..
devlet erkanı nın yapmadığı daha neler var.. yapmadığı ama sizin yapmasını isteğiniz konusunda biraz zayıf kalmış bir makale..
"unutturmak isteyen kişiler ve unutturarak bizi daha kolay sömüren bir emperyal sistem var."
yazınızda gecen sömüren emperyal sistem kelimesinin google de yazan kısmı : "Emperyalizm, tekellerin yönettiği bir devletin diğer devletleri siyasal ve ekonomik egemenliği altına alması, yayılmacı politikalar izlemesidir. Bütün sistem, bir avuç tekelin kontrolündeki birkaç ‘gelişmiş devletin egemenliği altındadır."
peki size soruyorum kılık kıyafet, ölçü birimleri, harf, kanunlar... daha bir çok husus nerden kopyalandı..düşünecek olursanız emperyal sömürü ye birebir uyuyor dimi..
süslü kelimeler ile yapılan yazılar yerine, o cümleler içinde kullanılan kelimelerin anlamı ve yaşam içinde gerçekten onları yaşıyor olmamızı saklamaya çalışmanız üzücü..saygılarımla..