ATATÜRK DİYOR Kİ!
Bağımsızlık (İstiklâl)
Tam bağımsızlık, bizim bugün üzerimize aldığımız vazifenin temel ruhudur. Bu vazife, bütün millete ve tarihe karşı yüklenilmiştir. Bu vazifeyi yüklenirken, tatbik kabiliyeti hakkında şüphe yok ki çok düşündük. Fakat netice olarak edindiğimiz görüş ve iman, bunda, muvaffak olabileceğimize dairdir. Biz, böyle işe başlamış adamlarız. Bizden evvelkilerin işledikleri hatalar yüzünden, milletimiz sözde mevcut zannolunan bağımsızlığında kayıtlı bulunuyordu. Şimdiye kadar Türkiye'yi, medeniyet dünyasında kusurlu gösteren neler düşünülebilirse, hep bu hatadan ve bu hataya uymadan doğmaktadır. Bu hataya uyma neticesi; mutlaka, memleket ve milletin bütün haysiyetinden ve bütün yaşama kabiliyetinden soyunma ve uzaklaşmasını gerektirebilir. Biz; yaşamak isteyen, haysiyet ve şerefiyle yaşamak isteyen bir milletiz. Bir hataya uyma yüzünden bu özelliklerden mahrum kalmaya tahammül edemeyiz. Bilgin, cahil, istisnasız bütün millet fertleri, belki içinde bulundukları güçlükleri tamamen anlamaksızın, bugün yalnız bir nokta etrafında toplanmış ve fakat sonuna kadar kanını akıtmaya karar vermiştir. O nokta; tam bağımsızlığımızın temini ve devam ettirilmesidir.
Tam bağımsızlık denildiği zaman, elbette siyasi, malî, iktisadî, adlî, askerî, kültürel ve benzeri her hususta tam bağımsızlık ve tam serbestlik demektir. Bu saydıklarımın herhangi birinde bağımsızlıktan mahrumiyet, millet ve memleketin gerçek mânasiyle bütün bağımsızlığından mahrumiyeti demektir. Biz, bunu temin etmeden barış ve sükûna erişeceğimiz inancında değiliz. 1921
Gazi Mustafa Kemal Atatürk
(Nutuk II, S. 623-624)
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün anlatımı ile tam bağımsızlık; "Siyasî, malî, ekonomik, adlî, askerî, kültürel ve benzeri her hususta tam bağımsızlık ve tam serbestlik demektir.
Herhangi biri dahi eksik olduğunda tam bağımsızlıktan söz edilemez.
Eğer adalet, hak ve hukuk herkes için eşitse, tam bağımsız ve özgür bir ülkede yaşıyorsunuz demektir.
Tam bağımsızlık ile kastedilen Türk milletinin saygın ve şerefli bir millet olarak yaşamasıdır. Bu ancak özgür bir toplum ile mümkün olur. İşte bu nedenledir ki; Ulusal Kurtuluş Savaşı'nın parolası;
"Ya İstiklâl Ya Ölüm" dür.
*
Küreselleşme olarak tarif edilen Yeni Dünya Düzeni bir günde kurulmuş bir strateji değil, kökeni imparatorluklar ve sömürgeler dönemine dayanan bir plandır.
George Orwell, 1984 isimli eserinde; “Medyayı kontrol eden beyinleri kontrol eder. Beyinleri kontrol eden ise, toplumları kontrol eder.’’ sözleriyle aslında bağımsızlık mücadelesinin salt sıcak savaşla bitmeyeceğini ifade etmiştir.
Şimdi soralım öyleyse:
Ülkemizde özgür bir basın olduğunu düşünüyor musunuz?
Küreselleşmenin en önemli sömürü düzeni cari açıktır. Cari açık veren ülkelerin kaybı, savaşlar da verilenlerden çok daha ağırdır. Söz gelimi Türkiye son onsekiz yılda yaklaşık 500 milyar dolar cari açık vermiştir.
Peki bu cari açık; top, tüfek zoruyla mı oluştu?
Doğal afetler mi?
Salgın hastalıklar mı?
Savaşlar mı?
Hangisi?
Tabi ki hiçbiri...
Ya işsizlik?
"Yüz binlerce işyeri kapanmışken, devasa bir iş ve istihdam kaybı yaşanmışken TÜİK'in işsizliğin düştüğünü açıklaması inandırıcı mıdır?
Bakın bu konuyu bir araştırma sonucuyla açıklayalım;
Türkiye’nin toplam işsiz sayısının 28 AB ülkesinin toplam işsiz sayısı ile karşılaştırılması çok daha iç karartıcı bir tablo ortaya koyuyor. Türkiye tek başına 28 ülkenin yüzde 27’si kadar işsize sahip. 28 AB ülkesinde toplam 15,8 milyon işsiz varken Türkiye’de 4,3 milyon (dar tanımlı) resmi işsiz bulunmaktadır.
Kaynak: DİSK-AR Şubat 2020 İşsizlik ve İstihdam raporu.
Uçuyoruz, kaçıyoruz, göklerdeyiz, asfalt ağlıyor gibi bir durum görüyor musunuz?
Eğer işsizlik gibi ciddi bir sorun yoksa,
Tam bağımsız ve özgür bir ülkede yaşıyorsunuz demektir.
*
Aydınlanma yolunda ki en önemli etken eğitim ne durumda peki?
"Memleketimiz içinde uygar düşüncelerin, çağdaş ilerlemelerin zaman kaybetmeksizin yayılması ve gelişmesi gerekir. Bunun için bütün bilim ve teknik erbabının bu hususta çalışmayı bir namus ödevi bilmesi gerekir".
Gazi Mustafa Kemal Atatürk
1922 (Atatürk’ün S.D.II, s.44)
Ağustos ayında dünyanın en iyi üniversitelerini sıralayan Şanghay Klasmanı açıklandı. 2020 listesinde Türkiye'den hiçbir üniversite ilk 100'e girmeyi başaramadı.
200' den fazla üniversite var.
- Ne yapıyor bu adamlar?
- Uluslararası ciddi sıralama ölçütlerine girebilen üniversitelerimiz neden yok? Diye sormak aklınıza geliyor mu?
Cevaplayalım o halde.
Eğer eşit öğrenim haklarınız varsa, eğitim ücretsiz olarak halka veriliyorsa, diploma değil; bilim öne çıkmışsa, dünya standartlarında; araştırma, geliştirme odaklı üniversiteleriniz varsa,
"Tam bağımsız ve özgür bir ülkede yaşıyorsunuz demektir."
*
Eğer çiftçiniz, ne üretirken ne de ürettiğini satarken bir sorun yaşamıyorsa,
Tam bağımsız ve özgür bir ülkede yaşıyorsunuz demektir.
Eğer devletiniz, halkın sağlığını birincil öncelik haline getirmişse, tüm sağlık hizmetlerinden ücretsiz yararlanıyorsanız, Tam bağımsız ve özgür bir ülkede yaşıyorsunuz demektir.
Eğer oy verdiğiniz siyasi parti ve onun temsilcileri yanlış yaptığında hiçbir kaygı duymadan onları eleştirebiliyorsanız;
düşünceleriniz ve fikirlerinizden dolayı sabahın köründe polis kapınıza dayanıp, karga tulumba gözaltı yapmıyorsa,
Tam bağımsız ve özgür bir ülkede yaşıyorsunuz demektir.
Eğer ülkenin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk'e küfür ve hakaret edilmiyorsa,
Tam bağımsız ve özgür bir ülkede yaşıyorsunuz demektir.
Eğer Türk devletine karşı casusluk faaliyetinde olan bir kişi yakalandığında; devletin başındaki kişi; "onu derhal bırak diyen bir ahmağa", "sıkıyorsa gel al" diyebiliyorsa,
Tam bağımsız ve özgür bir ülkede yaşıyorsunuz demektir.
Eğer kadınlarınız, çocuklarınız tacize, tecavüze uğramıyorsa; doğanız rant uğruna katledilmiyorsa, tam bağımsız ve özgür bir ülkede yaşıyorsunuz demektir.
*
Cari fazla veren ülkelere baktığınızda ulusal politikalarından hiçbir koşulda taviz vermediklerini görebilirsiniz.
Örneğin Almanya, 1 Trilyon Euro Cari fazlası var.
Yani cep delik, cepken delik gibi bir durum söz konusu bile değil.
Yüksek faiz yok,
Enflasyon yok,
Halk ezilmiyor demek.
Peki nasıl oluyor?
- Üretiyorlar,
- Sosyal adaletin en etkin olduğu ülkelerden biri
- Hukuk var hukuk...
- Yolsuzluk yok.
- İki Alman bir araya geldiğinde, biz bu işi nasıl daha iyi yaparız? Şunu daha iyi nasıl üretiriz? Diyecek kadar milliyetçiler.
- Hadi her şeyi bir kenara bırakın, ne S400 derdi var, ne F35 derdi var ne de rahip Brunson. Beşli müteahhit çetesi de yok.
Alman Şansölye Merkel' in ise ne sarayı var ne de binlerce koruması.
İtibardan tasarruf derdi de yok.
Yani anlayacağınız "Tam bağımsız ve özgür bir ülke"
Buradan hareketle;
Eğer işçiniz, emekçiniz ve emekliniz hak ettiği ücretleri alıp insanca yaşayabiliyorsa,
ekonomi, bir siyasinin iki dudağının ucunda değilse, ihracat ithalattan yüksek ise
Tam bağımsız ve özgür bir ülkede yaşıyorsunuz demektir.
Demem o ki:
Çocukluğumuzda futbol oynamaya giderdik ancak, topun sahibi kimse kuralları o koyardı...
Takımları istediği gibi seçer, kimin nerede oynayacağına o karar verirdi... Sevmediği biri varsa ya kaleye geçirir ya da oynatmazdı. Becersin veya becermesin, golcü oydu...
Canı sıkılınca da " verin lan topumu ben oynemecem" der ve topunu alır giderdi...
*
ABD'li mühendis Murhpy 1950'lerde ilginç yasalarıyla tanınan biri olmuştu.
"whoever has the gold makes the rules."
(Altını olan kuralı koyar) demişti.
Tıpkı Nasreddin Hoca'nın "Parayı veren düdüğü çalar" demesi gibi.
Altını olanlar'ın, topu olanlar'ın ve düdüğü olanlar'ın baş tacı edildiği sistemlerde
hak' değil, haksızlık' hüküm sürmektedir...
EĞER, BİR HALK TÜM BİREYLERİYLE;
"BEN DEVLETİME GÜVENİYORUM" DİYEBİLİYORSA;
TAM BAĞIMSIZ VE ÖZGÜR BİR ÜLKEDE YAŞIYORSUNUZ DEMEKTİR.
"Esas Türk milletinin haysiyetli ve şerefli bir millet olarak yaşamasıdır. Bu esas ancak tam bağımsızlığa sahip olmakla temin olunabilir. Ne kadar zengin ve refaha kavuşturulmuş olursa olsun bağımsızlıktan mahrum bir millet, medenî insanlık karşısında uşak olmak mevkiinden yüksek bir muameleye lâyık olamaz.
Türk'ün haysiyet ve izzetinefis ve kabiliyeti çok yüksek ve büyüktür. Böyle bir millet esir yaşamaktansa yok olsun daha iyidir."
Bundan ötürü, ya bağımsızlık, ya ölüm!...1919
Gazi Mustafa Kemal Atatürk
(Nutuk I, S. 13)
Birgün mutlaka,
Gücünü adaletten alanların kuralı koyduğu bir dünya ve ülkede yaşamak umuduyla...