TÜKODER Uşak Şube Başkanı Utku Demiröz'ün kayıp ve kaçak elektrik kullanımı ile ilgili açıklaması:
Ülkemizin kaynaklarını her alanda olduğu gibi enerji alanında da küresel sermeyenin çıkarlarına feda eden hükümet, hepimizin malı olan elektrik dağıtımını da bütçe açıklarını kapatma ve sermeye kesimini de kamudan kaynak aktarmak için özelleştirdi.
Doğumundan ölümüne kadar insanın yaşamı için gerekli olan elektrik enerjisi aynı zamanda her sektör içinde ana girdi maddesidir. Bu nedenlerde elektrik bedeli üzerindeki her zam, her fazladan vergi ve fon tüm mal ve hizmetlerin daha da pahalanması demektir. Elektrik faturaları incelendiğinde enerji bedeli dışında 9 çeşit daha vergi-fon veya “deli dumrul” payı olduğu gözükmektedir. Bunlar; Kayıp-Kaçak Bedeli, Dağıtım Bedeli, Perakende Satış Hizmet bedeli, Sayaç Okuma Bedeli, İletim Sistemlerini Kullanma Bedeli, Enerji Fonu, TRT Payı, Elektrik Tüketim Vergisi ve KDV’dir. Fatura tutarları incelendiğinde 100 TL’lik bir faturanın yaklaşık 50 TL’si enerji bedeli ise , 50 TL’si de bu 9 çeşit vergi-fon ve “Deli Dumrul” salmalarından oluşmaktadır.
Kayıp ve kaçak iki bölümden oluşmaktadır. KAYIP: Elektrik enerjisinin üretildiği yerden tüketici sayaçlarına kadar olan iletin esnasında alt yapı eskiliği, yanlışlığı ve geri teknoloji nedeniyle şebeke kayıplarıdır. Bunun sorumlusu özelleştirme öncesi EDAŞ özelleştirme sonrası ise özel sektör şirketidir. Şirketler aldıkları bu bölge dağıtım şebekelerine altyapı veya teknoloji yatırımı yapıp kayıpları azaltacak veya yok edecek yerde kolayına kaçıp bedelini tüketiciden almaktadır. Bu anlayışla yatırım yapmaya da gerek yoktur çünkü şirketin zaten bir kaybı söz konusu değildir. Nasılsa tüketici “kuzu-kuzu” ödemektedir.
Diğer Parçayı ise KAÇAK oluşturmaktadır. Yani kötü kullanım elektrik hırsızlığı. Burada da asıl sorumluluk kendi işletmesine sahip çıkmayan şirkette ve elektrik çalan kimselerdedir. Ama ne yazık ki bununda bedeli faturasını ödeyen tüketiciye çıkartmaktadır. AKP iktidara geldiğinde bu yana “sadaka ekonomisi” uygulamasını ve mantığını elektrikte de gerçekleştirmiştir. Özellikle kaçak kullanımın yüksek olduğu doğu ve güney doğu illerinde devlet memurları “biz kelle koltukta burada hizmet veriyoruz, birde elektik ve su faturası mı ödeyeceğiz” anlayışı gelişmiştir. Kaçak kullanım yaygınlaşmıştır. Kaçak kullanan vatandaş ise kontrol edilmemiş adeta teşvik edilmiştir. Bir çeşit bu bölgelere “sübvansiyon” uygulaması olarak kaçak kullanıma göz yumulmuştur. Bu sadece vatandaş için değil büyük şirketler içinde böyledir. Örneğin Dicle Elektrik Dağıtım ihalesini alan şirketin abone olma tarihine bakmak ve bu şirketin abone olmadan önce elektriği nasıl temin ettiğini sorgulamak kaçak kullanımın nasıl yaygın olarak göz yumulduğuna bir örnek olabilir. Şimdi özel şirketlerin sorumluluğunda olan kaçak kullanımı önleme bedeli de yine biz tüketicilerin sırtına yüklenmektedir.
KAYIT DIŞINA GÖZ YUMANLAR TÜKETİCİYİ SOYUYOR
Şu andaki uygulamada üretilen elektrik enerjisi ile resmi tüketim arasındaki fark baz alınarak mevcut abonelere ülke çapında dağıtılmaktadır. Bakanlığın açıklamasına göre 2012 yılından itibaren kayıp-kaçak tutarları bölgesel olarak dağıtılacaktır. Kayıp kaçağın nasıl belirlendiğine ilişkin bir EPDK yetkilisinin basına yansıyan demeci oldukça düşündürücüdür. Yetkili “Mevcut teknoloji eski olduğu için kayıp ve kaçağı tam olarak ölçmek mümkün olmuyor o nedenle genel bir oran alıp bunu ülke çapında uyguluyoruz” demektedir. Bu itiraf bile kayıp kaçak tutarı diye tüketici faturalarına yansıyan bedelin tümüyle keyfi olduğunu ortaya koymaktadır.
ELEKTRİK FATURASINDAKİ ADALETSİZ VE KEYFİ FONLAR KALDIRILMALIDIR
20.02.2001’de kabul edilen 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunun 13 maddesinin Tarifeler ve Tüketicilerin desteklenmesi başlığını taşıyan ( a ) bendi açıkça "Fiyat yapısı içinde, söz konusu tüzel kişinin piyasa faaliyetleri ile doğrudan ilişkili olmayan hiçbir unsur yer alamaz denmek demesine rağmen yasal-yada değil hukuksuz uygulamalar sürmektedir. Bu nedenle Kayıp-Kaçak bedeli de başta olmak üzere tüm keyfi ekler Anayasanın 10, 133, 152, 167, 172 maddeleri gereğince Anayasaya aykırılık oluşturmaktadır.
Tüketicilerin bu alanda da yapacağı işler vardır. Bir kere tüm tüketiciler duruma itiraz etmeli ve ilçe kaymakamlıkları bünyesinde buluna TS Hakem Heyetlerine bu keyfi olarak alın pay için müracaat etmeli geri istemelidir. Hakem Heyetlerinde alacakları sonuç olumsuz olursa tüketici mahkemesine davayı taşıyarak hukuki mücadele etmelidir. İkinci olarak ise bilinen bir dünya kuralı “Örgütsüz halk köle halktır” gerçeğidir. Bu nedenle sadece hukuksal alanda değil demokratik yollarla tepsini ve soygunu kabul etmeyişini örgütlü ve demokratik bir biçimde sokakta da göstermelidir.