Bu veriler ışığında kişi başına taşıt yoğunluğu değerlendirildiğinde; Türkiye'de her 100 kişiden 22'sine bir araç düştüğü görülüyor. Motorlu taşıt sayısının 16 milyon adedi aştığı Türkiye'de her 5 kişiden 1'ine bir araç düşüyor. Bu bağlamda baktığımızda Uşak, 339 bin nüfusa sahip ve Uşak’ta toplam 97 bin araç var. Neredeyse her 3 kişiden birine bir araç düşüyor. ( %0,29 )
Bu kadar aracın olduğu bir şehirde bazı sürücülerin yayalara saygısı neredeyse yok denecek kadar az düzeyde.
Şehir merkezinin yüzölçümü ve yayıldığı alan hepimizin malumu. İstediğiniz noktaya yaklaşık 10 dakika içinde çok rahatlıkla varmanız mümkün. Ancak nedense tüm sürücülerin işleri çok acil.
Ben cidden merak ediyorum; bu kadar hızlı gitmeyi gerektirecek durum nedir. Zaten işi olmayanlar dışında sırf ego tatmini için arabayla yayalar üzerinde hakimiyet kurmak isteyen bir grup insan mevcut. Bunların bir çoğu, şehir merkezinde özellikle cafelerin ve gençlerin yoğun olduğu bölgelerde turlayarak, sözüm ona hava atma peşinde.
Şimdi Uşak’ta o kadar kritik noktalar var ki, hangi birinin tehlikesini anlatalım. Ankara yolu üzerindeki Festiva Alışveriş Merkezi’nin önü, müzenin olduğu cadde, devlet hastanesi önündeki yol, otogar önü bu noktaların hepsi tehlike arz ediyor ve bildiğiniz üzere bu bölgelerde defalarca ölümlü kazalar oldu. Bu durumda; gerekli trafik önlemlerinin alınamadığı bu ve buna benzer tüm noktalarda görev araç şoförlerine düşüyor. Daha sakin olmak, acele etmemek, yayaya öncelik tanımak gerekiyor.
Ama nerde bunları yapan veya yapacak şoför? Gerekli nezakete sahip çok az şoför var bu şehirde. Küçük birkaç çocuk okuldan çıkmış karşıdan karşıya geçiyor, aracını yavaşlattı diye okul önünde bu çocuklara argo söz söyleyebilen şoförler var maalesef bu şehirde.
Diyelim ara sokaktan ana caddeye çıkacaksınız. Akan trafiğe girmeniz için bir şoförün size yol vermesi gerekiyor. Ama bırakın yol vermeyi, aracın burnunu çıkardığınızda üzerinize üzerinize aracı sürüyorlar.
Yayalar da çok ilginç bu şehirde. Annesi küçük kızın elinden tutmuş kaldırımın kenarında yürüyorlar. Anne kaldırımda, çocuk akan trafiğin tarafında. Tamamen düşüncesizlik, başka bir şey değil. Bir çok insanın anlaşılmaz şekilde dikkati dağınık.
Şehrin düz bir zeminde bulunması sebebiyle çok sayıda elektrikli ve elektriksiz bisiklet mevcut Uşak’ta. Ancak bu bisikletleri kullananların çoğu çocuk yaşta. Ne başlarında bir kask var ne de genel trafik kurallarından haberleri var. Eğlence olsun diye ikili üçlü şekilde bu elektrikli bisikletlere binen çocuklar, araçlar açısından kazalara davetiye çıkarıyorlar.
Kaldırımların durumu zaten içler acısı. Adı üstünde yaya kaldırımı; ama şükürler olsun bu kaldırımların üzerinde yayadan başka ne ararsan var. Neler mi var? Mesela araçlar var, esnafın malzemeleri var, bunlar varken yürü bakalım kaldırımdan yürüyebilirsen.
Zaten şehir planlaması açısından içler acısı bir şehirde yaşıyoruz. Dar sokaklar, iki aracın yan yana geçemediği yollar, hep aynı merkeze toplanmış bir sosyal yaşam; trafiği işin içinden çıkılmaz hale getiriyor. Sağolsun belediye yetkilileri de fazlasıyla! Uşak’taki park sorununu çözmek için gayret gösteriyorlar ya… Bu durumda fazla ve tek noktadaki araç yoğunluğunu başka bölgelere aktarmak mümkün olmuyor.
Zaten Belediye’nin son yıllarda sosyal yaşamın Uşak’taki merkezi olan İsmetpaşa Caddesi’nde trafik adına yaptıkları akıl almaz boyutlarda. Ben bu şehre her geldiğimde o cadde üzerinde bir şeyler değişir. Bir ara cadde üzerinde park yeri ayırmışlardı ve paralıydı. Sonra caddeye araç girişi kısmen yasaklandı. Sonra yasak kalktı. Ardından şimdi tekrar araç girişi yasak. Acaba belediye yetkilileri ne yaptıklarını biliyorlar mı? Hiç sanmıyorum.
Vatandaş aracını ilk boş bulduğu yere; başkasının dükkanının önüne, kaldırıma, yolun ortasına hiç düşünmeden istediği şekilde bırakıyor. Çoğu zaman da bu park durumu, esnafla vatandaş arasında tartışmaların çıkmasına sebep oluyor.
Bu makaleyi yazmadan hemen önce, muhabirlerimiz sokağa çıktılar ve kaldırımlarda ki durumu görüntülediler. Durum hepinizin malumu. Şimdi herhangi bir şoföre sorsak belki bize kızacaktır. Aracımı nereye parkedeyim, otoparklar çok pahalı diyecektir. Haklılık payı elbette var, ancak bazen imkanlar kısıtlı olduğu anlarda sorunu çözmese de, sakin ve saygılı olmak en güzel yöntemdir.
Yazılarımda hep belirttiğim bir şey var; “saygı”. Önce farklı olana saygı. Sevgili şoför kardeşim, sen araçtayken yaya senin için farklı oluyor, sağlıklı kardeşim sen güle oynaya yürürken yolda, engelli bir arkadaşımız senin yürüdüğün kaldırıma çıkamıyor bile. Bu açıdan düşünmek gerekiyor herşeyi. O sırada yolda karşıdan karşıya geçen ve saygı göstermediğin kişi senin annen veya baban da olabilirdi veya Allah korusun sen bir gün bu şekilde engelli olabilirsin.
Ortak görüşümüz nedir “ bu şehrin güzel ve yaşamaya değer bir şehir olduğu “ O yüzden gelin şu güzelim şehirde, şoför kardeşlerimiz yayalara biraz daha saygılı olun. Saldırganlık ve agresifliğin hayatın hiçbir anında işe yaramadığı milyonlarca örnekle ispat edilmiştir. O yüzden sabır edelim. Hoş görelim.
Kaza haberleri yayınlamadığımız günlerde görüşmek dileğiyle.
Kaynak: Uşak Son Nokta Gazetesi / Kerim Çiber
güzel bir konuya değinmişsiniz, yeni yapilan binalara otoparki zorunlu tutmadikça devletin denetimleri her geçen gün laşkalaştikça salla başini al maaşini devam ettikçe lugatimizdan peşkeşi çikartmadikça daha da önemlisi saygi olmadikça bu sorunu düzeltemeyiz. biz toplum olarak kaldirimda yürümeyi beceremiyoruz birbirimizin üzerine çikiyoruz. sağdan sağdan efendim, iyi günler.