
Askerden geldim ve anladım ki başıma bir büyük lazım benim yoksa kendi başıma çok bela bulacağım. Islah olmalı Yunusça yaşamalıyım diyerek giriştik işe araştırdık dinledik hepsini kim bizim nefsimizi ıslah etmemize yardım edebilir? Kim bize bilmemiz gerekeni bildirir? Kim bize kendimizi bildirip bizi Yunus'a benzeterek bize Taptuk Emre gibi şefkatle davranabilir? Sorusuna yanıt aradım yaşayanlar arasında babam gibi de sevebileceğim bir büyük bulmalı idim. Küçüklüğümü kabul edip, bu halimle beni kabul edip doğrultana ve doğru yola katıp orada tutana değin benimle ilgilenebilecek engin gönüllü insan kim olabilirdi? Kim sever karşılıksız ve açar ilim ve ön görü bahçesini! Kim hoşgörü ile edebi erkanı ile anlayıp dinleyerek bize ihtiyaç duyduğumuzu söyleyiverir? Kimin hali bize sirayet ederse huzur buluruz? Kim bizi hali ile kuşatsa bize Kâlû belayı hatırlatır Rabbimizi hatırlatır? Kimin hâli ile hâllenir isek razı olur Rabbimiz ve daha ölmeden cennette gibi hissettirir? Bizi ilmi ile kim kendi aydınlığına çıkarabilir? Kim insanlar içinde vatanını, milletini, bayrağını, Cumhuriyetini daha çok sever ve kim dinine ve devletine sımsıkı bağlıdır? Kim ölçülerine ve sözlerine sadıktır içimiz de kime en çok güvenebiliriz? Emanetimizin ehli kimdir? Kim bize bizden daha yakın olup ayna tutar? Kim bize nefsi yenmeyi öğretebilir ve kendimizi aşıp perdeleri yırtarak öteler ötesini görmemize vesile olabilir? İnanın askerden gelince bir yılı aşkın bu soruların cevabını verebilecek âlimleri araştırdım. Duyduğuma gittim ulaşamadığımın kitabını okudum yetiştirdiği talebeleri dinledim. Zaten en baş şartım idi Atatürkçü ve Ehlibeytçi olması çok az hocamız vardı zaten aradığım kriterde ve yalan yok dindar kesimin ciddi bir mesafesi var idi Atatürk'e Said Nursi, Şeyh Sait gibi Süleyman Hilmi Tunahan gibi, İskilipli ve benzeri vatan hainlerinin etki ve kalıntıları sebebi ile ki Atatürk'çü olmak zaten evvela bu Müslüman âlim zanneden cahil Atatürk düşmanı Yahudi ve İngiliz uşaklarına düşman olmayı gerektiriyor idi. Düpedüz kibir abidesi cehalet ve yoksulluktan beslenen din tüccarlarının ağzı ile Atatürk gibi dini İslam'a çok fazla hizmeti geçmiş tefsir yazabilecek derinlikte dini bilgiye sahip, Ehlibeyt’e hürmetini fırsat buldukça izhar eden bir âlim ve arif zat iken dinsiz ilan etmeye bile kalkıyorlar idi. Bu sahada tek samimi ve gerçek mücadele veren de Prof. Dr. Haydar Baş bey idi ve samimi Atatürk'çü ve Cumhuriyetçi idi.
Biz de baktık baktık o yıllar sonunda hocayı hocamız edinerek dinledik. Sonra zaten bütün ailem de hoca edindi yakın arkadaşlarım da çünkü herkes çok sevmişti hocamızı. Zaten sonra bütün şehre sevdirdik nerdeyse çok şükür. Şimdi hasreti ile yokluğunu ve boşluğunu bize hiç bir şeyin unutturamayacağı ile yüzleşiyoruz. Cemaleddin Çelebi Hazretlerinin talebesi, Sıdkı Babanın Cemaleddin Çelebi için yazdığı Azmı Rah eyledin gurbet elleri eğlenme sevgili Sultan'ım tez gel türküsünü dinleyip dinleyip az ağlaşmadık sağlığında ve az çilesini çekmedik gerçekten. Üst düzey temaslar aldık liderler düzeyinde alaka gördük ama hepsine de hocam yoksa biz de yokuz dedik ki hocam bizim başımızda da yok iken ve bizi kaderimize terk etmiş iken manyalleşmeler dışında ve çevresi sürekli bize itibar suikastı girişiminde bulunup dururken. Öyle sıdk ile bağlı idik birbirimize ki eminim o da bize çok bağlı idi esasen ve bunu 2019 mart seçimleri öncesi çok açık söylemişti artık bize verdiği değer o kadardı ki hatta bizim için bütün teşkilatı sıfırla çarptı herkesin içinde. Şimdi de tabi o zaman Hocamızın etrafını aileyi de kullanarak saran malum çete maalesef oğlunun etrafında ve resmen saçmalattırıyor rezil olmasını seyredip seyredip alkışlıyorlar. Hüseyin Baş zaten şımarık delisi sahte de olsa alkışı duydu mu coşuyor. Kendini Hocamın âlim ve arif postunda da oturmaya ehil görecek bıraksan nitekim duyuyoruz bazı saçma sapan biat törenleri falan üzülüyoruz ne kadar değeri var ise Hoca'nın hepsine çöktü parti ve siyaset ayağı ile. Peki, planı ne? Planı sadece CHP gibi baraj sorunu falan olmayan bir partinin listesine seçilebilir sırada yazılıp milletvekili olmak. Sonra! Sonra ne olacak? Sonrasının ne önemi var ona göre? Atatürk'ün gizlenen vasiyeti meselesini neden çıkardınız gündemden? Diye sordum yıllar evvel bir sözde hukukçu Genel Başkan yardımcısına bizim öyle bir gündemimiz de yok inancımızda demişti dümdük hayret etmiş idim.
Biz, Atatürk'ün gizlenen vasiyeti var dedik diye eza görüyoruz bunlar yok diyorlar, “Biz, inanmıyoruz efsane diyorlar.” nasıl iş ve nasıl dava adamlığı bu demiştim o zaman. Heriflerin umuru bile değil Lütfullah idi galiba adı hocamı Mustafa Erarslan’ın açtığı saçma sapan iftira davasından ceza almak ve hapse girmekle korkutup siyasi temaslara girmesini ve hamleler yapmasını önleyen avukat arkadaş. Bu arada bana telefon da çok açık dedi Meltem TV genel müdürü Sabri Terzi bey, “Hocam'ın mahkemesi bitip beraat almadan hocamı seninle görüştüremeyiz oğlum seninle görüşür ise siyaset bastırır hocama hiç suçsuz ceza verir diye korkuyoruz açıkçası demişti.” Neyse, şimdikiler sadece aynı Özgür Özel'in Atatürk'ü Bahçeli'nin Türkeş'i sadece ihtiyaç olunca gündem edip istismar ettiği gibi Haydar Baş beyefendiyi istismar ediyorlar o kadar? Ne ekonomiye dair çözümlerini gündem ediyorlar doğru dürüst nede Ehlibeyt yolundan dem vuran var içlerinde. Bütün planları bir avuç insan ile algı yönetip halkta karşılığı varmış gibi gözükerek başka Parti Genel Başkanlarının ilgisine girip listeden yer bulmak. Hiç kuruluş felsefesi dile getirirken de görmedik tabi beyzadeleri, işleri güçleri şov o kadar ki davul bile çalıyorlar kamera önünde ama neredeyse hiç Haydar Baş davulu çalmıyorlar. Aynı taklit ve takip ettikleri İmamoğlu ve Özgür Özel'in Atatürk'e ettiği ihanet gibi belki kendilerinin bile çok farkında olmadıkları bir ihanetin içindeler. Keşke hocamı büyük bilselerdi ve biz nasıl O’nun sözü veya oluru dışında plan yapmamış isek, başka siyasiler ile kafamıza göre ve nasıl arkasından iş çevirmemeyi bu çok zor şartlarda başarmış isek. Onlar da büyük bilip Hocama danışsalar ve nasihat ve vasiyetlerini dinleseler idi. Her biri kendi Genel Başkanlığını Kurdu ve Hüseyin Baş'a hiç çaktırmadan, hatta şımartır iken en büyük kötülükleri maalesef ettiler ve gönüllü olduğu için Hüseyin Baş, biz de müdahale bile edemedik seyrettik bugüne değin.
Şimdilerde kendini Prof. Dr. Haydar Baş bey efendi yerine koymayı abartıp Devletin Cumhurbaşkanına kamera önünde oğlum dediği için ve başka hakaret ve aşağılama iddiaları ile suçlandığı için, Devletle de arasında açı var galiba yurt dışına çıkma demiş Adliye ve bir müddet denetimli olarak serbestlik vermiş güvenmiyorum demek istemiş. Ümit Özdağ ile ikisi bunlar bir acayip biri siyaset bilimci öbürü sorarsan hukukçu, avukat ama ikisi de Devletle sorunlu hem de sadece söyledikleri sebebi ile. Ağzından çıkanı tartmayan bedelini öder tabi ama bunlar gazeteci de değil siyasetçi. Gerçi bunlar bana göre sadece taklitçi ve sözde partilerinin hiç doğru dürüst teşkilatı bile yok ve bu umurlarında da değil, çünkü YSK, bunlarla vaziyeti idare ettiği için bunlara yol veriyor denetlemiyor. Neyse söz uzar keşke hocayı hoca belleseydi herkes bizim gibi o zaman herkes kurtulur idi DECCAL fitnelerinden. Onlar bizi yargılamaya her kaktığında ben Hocama sığındım ve beni yargılamaya yalnız ona ehliyet verdim, o da hep adalet etti ve hep kızsa da bazısında biraz sonunda beraat verdi. Şimdi kimseye sığınamayınca bu paylaşımı yapma kararı verdim. Ben, varım her türlü yüzleşmeye Allah'ın izniyle ve ben varım her türlü restleşmeye de veya oturup ders almaya da biz babadan böyle gördük delikanlı adam gerçekleri ile yüzleşir ve işine bakar delikanlıca.






