Geçtiğimiz günlerde İstanbul’da maddi sorunlar nedeniyle intihar eden çiftin haberini okuduğumda bu makalemi yazmaya karar verdim. Detaylarını incelediğimde tam bir dramla karşılaştım desem yanlış olmaz sanırım. Bir anne ki daha 1 buçuk yaşında kokusuna dahi doyamadıkları yavrusunu teyzesine hastaneye gitmemiz gerekiyor gerekçesiyle emanet ediyor ve evine dönüp eşiyle birlikte canına kıyıyor. Bir çift ki maddi imkansızlıkların çıkmazında çaresizliğin, yokluğun, yardım bulamamanın utancını son nefeslerini birlikte vermeye karar vererek çare bulmaya itiliyor. Geride vebali ödenemez bir sonla ölümü seçmelerine mi yanalım, o öksüz yetim kalan garibe mi yanalım, yoksa ülkemizi bu ve benzeri dramların yaşanabildiği ve buna kader diyerek sindirilmeye çalışılan milyonlarca vatandaşımızın sürüklenmeye çalışıldığı emperyalist sistemin dayatılmasına mı yanalım bilemedim.
Halkın ekonomik zorluklar içinde olduğu, yoklukla mücadele verdiği, muhtaç insan sayısının 2 katına çıktığı şu dönemde millet donarak ölüyor, sokakta açlıktan ölüyor, insanlar çocuklarını bırakıp öbür dünyaya gidiyor bizim siyasetçiler aya çıkacağız diyor. Milletle dalga mı geçiliyor akıl alır gibi değil. Halkın ekonomik zorluklar içinde olduğu, yoklukla mücadele verdiği bu dönemde üstelik ülkenin gelir çarkı vatandaşa kesilen maske cezaları, sokağa çıkma yasağı cezaları, vergi borçları, idari ve adli para cezaları, denetimi hat safhada olan trafik cezaları, kyk borçları, gecikme faizleri, faturalara binen zamlar gibi gibi çoğaltılabilecek saçma sapan bir sistemle döndürülmeye çalışılıyorken.
Zengin kendilerinden olan insanların vergi borçlarını silmeler, teşvikler vermeler, hibeler dağıtmalar görülmüyor sanılmasın. Yardıma ihtiyacı bile sorgulanabilir ülkelere gönderilen uçaklar dolusu maske, eldiven ve sağlık malzemeleri de çabası. Tabi her ne kadar o sandıkların içinde ne olduğunu göremesek te... Halk yoklukla boğuşurken bir tarafta böyle şatafat bir saltanat sürdürülüyor. Devlet parasını karşılıyor bu saydıklarımın ve ne üzücü bir durum ki milletin büyük bir kısmı maddi mücadeleler ile boğuşuyor,açlıktan ölüyor, evlatlarını bırakıp ölüme gidiyor.
Geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan’ın müjdesini Erkan Abime okudum. Kahkaha attı. Yaşadığı ve yönettiği ülkenin halkından bihaber olsa gerek cumhurbaşkanı ki 2023 te aya çıkacağız diye müjde veriverdi. Şöyle halkın haline, ülkenin durumuna bakınca bu açıklama kahkaha attırıyor gerçekten. Bugün, yarın ayda ziraat yapacağız, altın aparıp geleceğiz, orada doğal gaz keşfettik boru hattını çekiyoruz göğederse hiç şaşmayalım doğrusu. Bunlar Nasrettin Hocanın hikayesi gibi peşin parayı görünce gülüş bizimkisi yanlış anlamayın. Daha önce dinlemeyenleriniz için kısaca hikayeyi anlatayım. Nasrettin hoca borçlanmış birine uzun süre ödememiş. Adamda gelmiş bir gün yüzünü ekşitmiş. Kardeşim sen bizim parayı neden ödemiyorsun bu ne rahatlık demiş. Adam sormuş nasıl ödeyeceksin? Nasrettin hoca gel sen buraya demiş adamı götürmüş diken tarlasına. Adam sormuş tabi bu ne diye. Nasrettin hocada diken tarlası ben ektim demiş. Adam da ektiysen ektin bu ne olacak yani demiş. Başlamış Nasrettin hoca anlatmaya, buradan çok koyun geçiyor. Eeee demiş adam. Şimdi bu koyunların geçerken yünü takılacak, ben bunları tek tek toplayacağım, sonra bunları eğireceğim ip edeceğim sonra ipleri satıp borcunu ödeyeceğim demiş. Ee tabi adam haklı basmış kahkahayı. Nasrettin hoca da tüm pişkinliğiyle peşin parayı görünce nasılda gülüyorsun demiş adama. Bu bizim kahkaha da peşin parayı görünce atılan kahkaha gibi oldu.
Ülkenin trajikomik hali vatandaşın tek bir işine yaradı ki o da espri düzeyi aya çoktan ulaştı baya level atladı. Denizlerimizdeki doğal gaz rezervlerini de sanki ilk kez keşfedilmiş, keşfedilse bile sanki kullanıma sokuverecekmiş gibi lanse etmesi de bir başka şakaydı sanırım. Ülkem altın rezervlerinin doğayı katledercesine siyanürle oyuk oyuk oyulmaya doyamadığı ama bir türlü sofralarımıza gelmediği ülkem madenlerindenhiç bahsetmiyorum bile o da dram dalında ödüle layık olur diye düşünüyorum.
Şaşırıp kalınacak bir durum ki nimetlerle bezenmiş bir ülkede yoksulluktan, açlıktan, intihardan söz ediliyor. Hem de bu dramlar, bu haberlerde duyduğumuzhayatlar her yerde, ülkenin dört bir tarafında gözlerimizin önünde gerçekleşiyor. Kimsede sıra bize gelmez diyemiyor.
Üstelik ülkem toplumunun bu vahim gidişatını görmesi için, kendi oylarımız ile başımıza geçirdiğimiz meclis üyelerinin göz yumdukları halkın, kendilerine verdiği imtiyazla nasıl geçindiklerine gelin hep beraber bakalım. Bir milletvekili maaşı 25 bin TL. Ayrıca 2 yıllık vekilliklerini yerine getirenler emekli olabiliyor. Emekli maaşları tabi ki tahmin ettiğiniz gibi.
Mecliste sunulan sosyal imkanlardan (lokanta, berber, sağlık merkezi vb) yararlandıkları gibi meclis dışında da kamu kurum ve kuruluşların tüm sosyal imkanlarından yararlanabiliyorlar. İletişim ve ulaşım konusunda belli miktara kadar ücretsiz hizmet olanaklarından faydalanabilmelerinin yanı sıra 5682 sayılı Pasaport Kanununun 13. maddesi gereğince milletvekilleri ile eş ve çocuklarına “Diplomatik Pasaport” verilebiliyor. Ayrıca giderleri devlet tarafından karşılanmak üzere sekreter, danışman ve yardımcı personel desteği de sağlanıyor. Sayfalar almayacağı için devam etmek istemiyorum. Bu saydığım maddeler bile yaşamlarınısadece milletvekili ismi ile zaten idame ettirebilecekleri gerçeğini gün yüzüne çıkarmaya yetiyor. Milletvekillerine verilen inisiyatiflerin ülkenin kurtulması gereken bir kamburu olduğu gerçeğini de tabi ki.
Ülkem vatandaşının ise büyük bir çoğunluğu asgari ücretle bu pahalılık ve bitmek bilmeyen zam eşliğindeyaşam mücadelesine terk ediliyor. Geçtiğimiz yıla oranla işsiz insan sayısının iki katına çıktığı ve aç kalma korkusuyla çalışan vatandaşa her türlü mobbing uygulama hakkını kendinde gören bazı işveren kesimini de halkın işsiz kalma korkusu iyice azdırıyor. İnsan onuruna yakışır bir yaşam sürmesi için gerekli olan çalışma koşullarını, her geçen gün köle sistemine evrilişin adımlarını topuklarına basa basa duyurur bir nitelik taşıyan yapılar aldırılmaya çalışılıyor.
Birileri hala sanıyorlar ki, dünyanın değişim sürecine girdiği ve ülkemizin altın gibi kıymetli olacağı yeni çağda hala vatandaşımızı ayakta uyutmaya devam edecek siyasetçikler, üstünü örtbas edebilecekleri ayakkabı kutucukları, mecliste koltuk kaplayan vasıfsız özkancıklar, adalet saraylarına yandaşçıklar, sıkıştıklarında ortaya atabilecekleri kendileriymiş izlenimi verdikleri sahte derin devletçikler, oy sandıklarına da holigan mantığıyla seçmencikler gelecek öyle mi?
Çok Beklersiniz…
insanların sesi olmaya çalıştığınız için teşekkür ederim. kaleminize yüreğinize sağlık iyi günler..