Son köşe yazımda Ankara'daki bazı görüşmelerimden ve güncellediğimiz Ankara planlarımdan bahsetmiştim yazımın yayımlanmasının ardından pek çok telefon ve mesaj aldım. Ankara'da gazetecilik yapmama herkesin ama herkesin oluru var ve herkes başaracağıma emin olduğu gibi desteklemeye de hazır. Gelin görün ki bir kaç yakın uzak dost dışında hiç kimse Adalet Partisinde siyaset yapmama pek sıcak bakmadı, hemen herkes siyasetin hepsine eşit mesafe de gazetecilik yap bir süre ve siyasete bulaşma şimdilik, siyasetin hepsinden maddi manevi destek bulursun ve millete mal olman çok kolaylaşır, millete mal olduktan sonra istediğin parti de siyaset yaparsın diye telkinde bulundu. Öncelikle yapıcı eleştirileri ve yönlendirmeleri için bütün dostlarıma teşekkür ediyorum. En azından birilerinin umurunda olduğunu bilmek birilerinin bizden ümit var olduğunu müşahede etmek hem onurlandırıp mutlu etti hem de moral ve güç verdi.
Bildiğiniz üzere 2016 Senesinde 15 Temmuzun hemen akabinde büyük bir hukuksuzluk ve haksızlık ile karşı karşıya kaldık ve bin bir emek ile kurduğumuz ve basın ilan kurumundan pay alma hak alalı çok olmadığımız gazetemiz kapatıldı ve mal varlıklarımıza ve gelirlerimize el kondu. Baskı makinalarımız matbaamız vs. haraç mezat hem de yok pahasına satıldı. Bu gün bir günlük gazete kurup basın ilan kurumundan yararlanabilir hale getirmek için harcanması gereken rakam inanın en az 5 milyon. Malum 24 Ay çıkma şartı var her gün hiç devlet desteği olmaksızın ki zaten matbaanın olması da şart. Şimdi aynı parkuru oluşturmak kaça mal olur bilmiyorum. Sonuç hepsini kaybettik fotokopi makinalarımıza varıncaya değin el koydu Devletimiz maalesef ve tabi basın ilan kurumundan elde ettiğimiz düzenli gelirimizden de olduk.
Öncesinde zaten Ata Park kafeteryadan nasıl nahak yere derdest edildiğimizi de biliyor takipçilerimiz hep siyasetin hışmı idi yaşadıklarımız. Hukuk önünde haklılığımız ortaya çıktı açılan tüm davalardan beraat da ettik gelin görün ki haklarımıza kavuşmamızın önünde hala siyasi engel kalkmış değil. Şayet Devlet kudretini de kullanan siyaset önümüzü kesmese şimdiye çoktan bölgesel ve hatta ulusal çapta gazeteciler haline gelmiş olacaktık ve belki de hiç bunları konuşup yazıyor olmayacaktık. Ayrı konu ama bu kavga sürecinde anladık ki bizim siyasetin içinde olmamız şart zira siyasetin iki yüzlülüğünün bizim samimiyet ve doğallığımıza ihtiyacı vardı. Tabii ki birikim ve düşüncelerimize ve hitabet kabiliyetimize de.
CHP'den milletvekili aday adayı olduğumuz da amaç milletvekili olmak değildi kesinlikle zaten müracaatın son günü aday adayı olmuştuk. Son gün o dönem Haydar Baş'la ittifak yapacak diye beklediğimiz CHP ittifakta yokuz demişti çünkü ve biz de kürsü kabiliyetimizi göstermek ve Ankara’nın daha da doğrusu Kemal Kılıçdaroğlu'nun dikkatini üzerimize çekmek maksatlı aday adayı olmuştuk. Nitekim baştan planımız son gün çekilmekti ve kendimize oy istemedik hatta sakın bana oy vermeyin ben bile bana oy vermeyeceğim diye ilan ettim her çıktığım da kürsüden ve medyadan. O dönem Özkan Yalım falan aday adayı lehine çekilecek şeklinde dedikodu yayınca çekilememiştik ayrı bir konu. Ve biz Haydar Baş'ın içinde olmadığı hiç bir siyasal oluşumda bulunmayı düşünmemiştik Hocam sağlığında. Keza CHP Uşak İl Başkanı iken şimdi ki CHP Milletvekili Ali Karaoba ağabeyim bir organizasyon da Deniz Baykal'ın bizim ofise ziyarete geleceğini ve ertesi gün hayır kampanyası kapsamındaki program da bizzat beni kürsüye Sayın Baykal'ın davet etmek istediğini hatta Deniz Gezmiş olarak takdim etmek istediğini söyledi de biz kabul etmedik Haydar Baş yoksa biz yokuz dedik. Kemal bey de keza yıllar sonra Özkan Yalım'ı gönderdi ve grup toplantısına davet etti bizleri beraber yol yürüme teklifi ile biz yine aynı gerekçeler ile kabul etmedik.
Evet adam yerine büyüklerce konulup halkın önünce önemsenerek, ciddiye alınarak kürsüye çıkartıldıktan sonra alkışı alacak konuşmalar yapabilecek birikim ve donanıma ve Allah'ın izniyle kitleleri etkileyecek bir hitabet kabiliyetine sahip olduğumun farkında idim ve kendime güvenim tamdı ki hala öyle ama siyasete kesinlikle güvenememiş idim yıllarca. Nihayet Haydar Baş Hocamın etrafındaki sarmalı da aşamamanın neticesinde o zaman tek güvendiğim siyasetçi olan Hocam rahmetli ile de buluşamadık bir türlü ve pazarını bulamamış mal gibi kalakaldık ortalıkta. Sonunda Hocam vefat etti maalesef ki bize göre öldürdüler şehadet şerbeti içti. Şimdilerde ise Haydar Baş hocamın yerini adeta Vecdet Öz Hocam aldı. Geçen Millet Meclisindeki makamında sohbet ettiğimiz CHP Uşak Milletvekili Ali Karaoba sordu neden İyi Parti değil MHP değil Zafer Partisi değil de mesela Adalet Partisi dedim ki kuruluş felsefesine en inanmış siyasi lider Vecdet Öz abi. Dedi ki bence sen Vecdet Hocayı da seviyorsun asıl mesele o dedim ki evet abi doğrusu seviyorum adamı ve sevilesi birisi ayrıca bana güven veriyor samimi geliyor.
Gelelim yazının finaline siyaset yapmaksızın gazetecilik faaliyetleri yürüterek millete mal olup sonra siyasete girmek elbette daha akıllıca ama inanın bana bu taktikle yola yürüsem de millete mal olduktan sonra da öncelikli tercihim Adalet Partisi olurdu. Gerek Vecdet Öz Hocam ve gerekse kendisinden Türk siyasetinin çok istifade edeceğine inandığım Adalet Partisi Genel Sekreteri Ferhat Beran ağabeyim olmak üzere Adalet Partisi MYK'sı buna değer insanlar çünkü. Evet onlar da maddi yokluklar içerisindeler ve medyanın uyguladığı karartma sebebiyle Vecdet Hocam ve ekibi de millete kendi fikir ve düşüncelerini mal etmekte zorlanıyorlar tıpkı Haydar Baş hocam gibi ama bence büyümeye en müsait partilerin başında da her anlamda Adalet Partisi geliyor. Her şeyden evvel benim de baba ocağım olan ve uzun yıllar liderliğini yapan Süleyman Demirel merhum ile özdeşleşen Adalet Partisinin hiç bir çevre de bir antipatisi yok ve her çevreden insanın üye olabileceği veya oy verebileceği potansiyel de bir parti.
Kendisi Adli Tıp Uzmanı bir cerrah olan Dr. Vecdet Öz Hocamız hatırlarsınız şayet trafoya kedi girmese ve AKP'ce Cumhuriyet tarihinin ilk seçim hilesi yapılmasa zaten 2009'da Beylikdüzü belediye başkanı olacaktı ve belki de 2014'te İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olacaktı. Gelin görün ki 3000 Oyla önde iken sayım esnasında elektriklerin kesilmesi ile beraber 320 oyla seçimleri kaybettiği ilan edilivermişti. Şayet o tarihte haksızlığa uğramasa idi ve CHP'nin belediye başkanı seçilebilseydi ben eminim çok başarılı bir belediye başkanı olacaktı ve ülkenin gözüne çarpacaktı ve hemen akabindeki seçimler de İstanbul büyükşehir adayı olma fırsatı yakalayıp İBB belediye başkanlığında hizmet etme imkanı bulacaktı.
Lakin Vecdet Öz hocamızın hakkı yendi ve o da CHP'de de haksızlıklara maruz kalıp kadri bilinmeyince Süleyman Demirel'in de telkini ve önermesiyle gitti Adalet Partisini canlandırdı ve kısa sürede hızla teşkilatlandırarak, seçimlere girme hakkı aldığı Adalet Partisini bir çok küçük partinin önüne geçirerek hatırı sayılır oylar almasını sağladı. Kuruluş felsefesini en gür sesle ve samimice uzun yıllardır dile getiren Vecdet Öz ve kadrosu iktidar olduğu takdirde Cumhuriyetin kuruluş ayarlarına dönmeyi açıktan taahhüt eden tek siyasi parti olduğu gibi İzmir İktisat Kongresinde Atatürk'ün aldığı kararlara uygun ekonomi yönetimi vaad eden tek siyasal oluşum da aynı zamanda. Hal bu iken ve siyaset yapmak günümüz şartlarında adeta her vatanseverin üzerine farz gibiyken bizim kendi ikbalimiz uğruna veya para kazanmak ya da halka daha kolay mal olmak adına siyasetten geri durmamız elbette beklenemez ve zaten ülkemizin de milletimizin de vakti yok. Gece gündüz çalışıp milleti uyandırmalı ve kuruluş felsefesi çatısında başta Türk Kadınları ve Gençliği olmak üzere herkesi bir etmeliyiz ve bana göre halkın siyasete ve siyasetçiye bu kadar mesafeli durduğu bir zeminde neredeyse bütün partilerin şansı eşit gibi. Keza bana en samimi ve yakın davranan ayrıca istediğim fırsat ve imkanları önüme sunan da yine Adalet Partisi kadroları ve Vecdet Hocam oldu doğrusu. Hal bu iken bize düşen vazife kafamızı kimseye karıştırtmadan samimiyeti ve iyi niyeti en belirgin gördüğümüz adreste o adresi büyütmek ve o adreste milleti bir etmek üzere konumlanıp verilen vazifeye atlamak ve Kuvvai Milliye eri gibi emre girmekti biz de Vecdet Hocamızın emrine girmeye karar aldık. Yanıldığımı da hiç sanmıyorum inşallah hakkımızda hayırlısı diyerek dostlarımızın ve takipçilerimizin desteğine talibim vesselam ve saygılar.