Koca bir milletin sağlam düğümlerle birbirine bağlı olduğu bir ip var edilmiş, bu ip zaman zaman dış etkenlerce yıpratılmış, gevşetilmiş fakat o düğüm öyle kalınmış ve sımsıkı bağlıymış ki asla koparılamamış, koparılmaya tenezzül dahi edilememiş. Bir ip düşünün ki ehil kişilerce özel maddelerle inşa edilmiş ve bir lider düşünün ki bağladığı ip kendi çağınının dışında dahi başka çağlarda da çözülememiş. Öyle şanlı bir ip ki yıllarca düşü kurulmuş, her şey darmadağın harap ve bitap ve birbirinden kopmuş halde iken aklı ve fikri kadar gönlü de hür bir adam yıllarca bu ipi üretebilmek adına savaş vermiş zira başka çaresi yokmuş bir tarafta düşman ordusu, bir tarafta şanlı bir Türk milleti. Kimisi deli demiş ona kimisi uçmuş çünkü ömrünü ipi üretebilmek adına adamış bir yiğit. En sonunda herkesin imkansız gözü ile baktığı o ipi ve bağı öyle bir dizayn etmiş ki, sağlam temellerle adeta milletine güvenini gururla takdim edercesine bu kutlu müjdeyi “Efendiler, yarın Cumhuriyeti ilan edeceğiz” sözü ile mühürlemiş. İşte o lider Mustafa Kemal Atatürk ve o ip Türkiye Cumhuriyeti.
İpleri can ve kanla bağlanmış Cumhuriyetimizin 98. yılını her zamankinden daha farklı daha yüksek bir bilinç ile kutlamamız gerekir zira liderimiz elinde ip dahi yokken yıllarca düşlediği hayali inancı, aklı ve şerefi sayesinde gerçekleştirdi. Cumhuriyetin çocukları olarak bizden tek istenen elimizdeki hazır hammaddeyi yani aklı onurlu bir şekilde kullanabilmek. Yaşadığımız çağ değişim esasına dayalı, bizler değişimden kaçarsak üstelik elimizdeki sınırsız materyallere rağmen, yerimizde sayarız dolayısıyla değişim ve hareket halindeki çağ bizim önümüze geçer bizler de çağın çok gerisinde kalırız. Bu cumhuriyet bayramını bu bilinç ile kutlamamız gerek zira değişimi ve gelişimi derinden hissettiğimiz bir çağdayız. Gözümüzün her daim ufuklara bakmasını, çağın ötesinden ziyade, dünyaların da ötesinde bir bilinçle harmanlanmamızı temenni ediyorum.