
AK Parti Uşak Milletvekili Dr. İsmail Güneş’ki hiç çekinmeden “dostum ve abim” de diyebilirim Sayın Güneş’ten bahsederken, Yeni CHP’nin belediye başkanı Özkan Yalım’a dair meclise bir soru önergesi vermiş. Soru önergesini okuyunca çılgına dönen Yalım, zehir zemberek açıklamalarla cevap vermiş ve “Cahan döneminde de benzer usulsüz işler yapılarak Uşakspor’a bağış adı altında rant toplandığını” hatırlatmış. Çok garip; iddialara cevap vermek yerine, Cahan kozunu daha doğrusu belediyenin AK Parti dönemine ait yolsuzluklarının belgelerinin içinde olduğunu söylediği zarfı sürdü. Bu zarfı İsmail Güneş veya Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek beyefendi yer mi? Bilmem; ama biz yemeyiz, baştan söyleyeyim. Sayın Güneş siyaset adamı ve kendine göre bir “yoğurt yiyişi” var. İllâ ki Sayın Erdoğan’ın gözetiminde, Yalım ile görüşür mü? Veya görüşse, geri adım atar mı? Bilemeyiz; kendisi takdir buyuracak.
Bize göre ise asıl sorulması gereken mecra, bahse konu IBAN’lara karşılıksız ve şartsız bağış atan insanlar. Asıl onların samimi beyanları baz alınmalı. Bakalım, ne diyecek bağışçılar? “Gönüllü verdim” diyebilecekler mi, samimi ikrar istendiğinde? Veya bakalım, hangi müteahhitler, bilmem hangi menfaat vaadi ya da baskının neticesinde bağışta bulunmuş? “Kendi başlarına iş açmayacağına” emin edilse insanlar ki hukuken hiç sıkıntı çıkmaz işte o zaman gerçeklerle buluşturmuş olabiliriz Uşak kamuoyunu ve adlî mercilerimizi. İşte o zaman, yapılan işlemlerin TCK’ya göre suç kapsamına girip girmediği de ortaya çıkacaktır. Zaten insanlar, başına iş açılmaması adına sessizce ama öfkeyle takip ediyor süreci.
Keza, yine Hazine ve Maliye Bakanımız Sayın Şimşek sorunun üzerine gider ve gerek belediye, gerek emniyet, gerek Sayıştay, gerek MASAK, gerekse istihbarat veya adliye – kim, gerekse kurumlardan konuyu soruşturur ve “gabak gibi” âşikâr olan rahat davranışları, insanlardan aslında gönülsüz ama kâh menfaat veya kazanç temin etme vaadi, kâh imardaki işini hızlandırma veya sorununu çözüverme, kâh ruhsat verme aşamasında bazı eksikleri görmezden gelme gibi vaatler veya biraz da bazen siyasî baskı ve tehdit ile bağışların toplanarak, toplayanlarca “har vurulup harman savrulduğunu” meydana koyar mı? İç içe işlenen birçok suçun işlendiğini rapor ederek suç duyurusunda da bulunur mu, olması gereken gibi? Bilemiyorum. Siyaset öyle bir noktada ki, kimseye güven olmuyor; herkes bir şeylere esir olabiliyor ve bağımsız hareket edemeyebiliyor. Kimse, “Dayısı Yalım’ın güçlü” de; tır şoförü iken şu gördüğü imtiyaza bak! Siyasetin dizayn edilmek istenmesi sebebiyle ve aktör yokluğundan, belli de olmaz; bakarsın aklamaya giderler, uzlaşırlar da karşılıklı “hesap sormama” savcılık başta olmak üzere devlet kurumlarına…
Siyaset zaten tehdit ve şantaj üzerinden yürüyor, ekseriya biliyoruz. Biliyoruz meselâ; Uşak’ta suçüstü yakalanan görüntülü şantaj çetesinin soruşturmasının nasıl siyasî baskı ile kapatıldığını, yıllar yıllar evvel. Uşak’ta yüze yakın ekâbirden insanın kaseti varmış, dediler. O zaman öyle konuşuldu; isim pek sızmasa da sayı sızdı o dönem. Acaba, bu onlarca Uşak’lı insanın kasetleri başka kimlerde vardır ki? Gazeteci Kâzım Şen, emin gibi konuşur imiş. Şaka gibi değil; de, Özkan Yalım’da Özgür Özel’e ait kaset olduğuna ve bu yüzden Özgür Özel’in Özkan Yalım’a mecburmuş gibi davrandığına inanır imiş en azından kendisi. Ki beklenir mi Yalım’dan? Bence siz yanıtlayın. Konuyu işlemeye devam edeceğim…






