Kendini kandırma işlevsel olarak, kendi söylediğinin yalan olduğunu düşünmeksizin kendini buna inandırmaktır.
Öyle bir yalan ki bu sadece psikolojik algıları ve yanılsamaları, kişi bünyesinde doğru olduğuna inandırıp başka seçeneklere yer bırakmaz.
İnanç boyutunda kandırılma algısının yüksekliği öyle bir yerleşmiştir ki, kişi aksini göze alamaz.
İnanmaya çalışmak,karşılaştığın durumun tezatını algılamayı tamamen görmezden gelmemizi sağlar.
Psikolojik olgu olarak varlığına inanmak istediğimize inanırız. Bazı aksilikler inanç değerlerini yıkmaz, yanılgıya düştüğünü fark ettirmez. Nasıl mı? "Ben bunun böyle olduğunu umuyordum, sanıyordum". Burada ummak eğer ki inanç değerleri ile eşdeğer olmasaydı bireyin önyargılarını kırması daha kolay olurdu. Kişi kendini analiz eder inanmak için güçlü belirtiler var mıdır diye, Belki de tam da ortasındadır inançsızlığın, algısızlığın. Fakat aksinin onu üzeceğini ve yenilgi duygusunun parçalanmışlığını kaldıramayacağından "Hayır tam da düşündüğüm gibi" deyip bu şüpheyi direkt kafasından atar.Umutsuzluk ve şüphe duygularının kemirici etkisi ile yüzleşmeyi beceremeyen her birey kendini kandırmaya yatkındır. Davranışsal olarak iç sesini bastırmaya çalışan, kendiyle bile konuşamayan bireyler kendini kandırma ile kalmayıp karşısındakini de kandırdığını düşünürler. Örneğin "Başarısız oldum fakat elimden geleni yaptım"diyen biri aslında gerçekte tamamen kendi bünyesinde gerçekleştiremediği eylemleri bastırmaya çalışıyordur. Amacı için doğru düzgün plan ve çalışmasını sürdürmediği halde, dış baskılardan korkan, kendi yenilmişliğinin sesini duymakdan korkan yanını bastırır.
Amaç doğrultusunda ilerlemeyen ve aksilikleri eksen dışında görmeye çalışan yapıda kandırma alışkanlık haline gelir. İlişkilerde de bu böyledir. "Beni seviyor"diyen bir bireyin karşı cinsin aslında sana verdiği sinyalleri kabullenmeyip, her hareketine farklı anlamlar yükleyip dipten uca oluşmuş bir yanılgıya düşmesidir asli sebebi.
İkinci plana atılan sinyaller, ileride dağ gibi olduğunda anlamak zorunda kalır. İlk başlarda hissedip görmezden gelinen ipuçları, ileride daha çok can yakıcı bir hal alır ki bu aşama da acı eşiği ilk halde hissedilecek olandan fazlaca yüksektir.
Olduğumu zannedip, olmadığını erken fark etmezsek bizim için travmalar gerçekleşir. Gerçekten ne istedim? Ne oldu! sorusunu gerekirse yazarak algılamaya çalışmak gerekir.
Sözlü anlatım her zaman yazılı anlatımdan daha fazla yanıltır. Bireysel Duygu geçişleri ve beden dili de insanı kandırabilir. Tekrarlanan durumların sonuçları hep aynıdır. Kendini kandırmaya ısrarcı olursa birey zaten içinde olduğu durumu aşamayacaktır.
Bu sebeple değerli bir varlık olduğunu bilip gerçeklerle yüzleşmeli, hem histe hem algısal eylemlerde düşüncelerinin seni nereye götürdüğünü mutlaka saptamalısındır.
Zaman zaman kandırmalar kendimizi iyi hissetmek için vardır, yalnızca sonuçlarını gözardı etmemek gerekir. Hayal kırıklığı ve değersizlik duygularından yüzleşmekten korkma! Yoksa önüne çıkan engelleri atlayamazsın!!!!!
Sevgiyleee
Kendini Kandırma Sanatı
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Star 3 yıl önce
Çok doğru bir bakış açısı sunmuş zahide hanımı tebrik ederim. İnsan ilk olarak kendi ile yüzleşmeli, kendini tanımalı ki insanlarla iletişim daha sağlıklı olsun. Başarılarının devamını dilerim yeni yazarın.
Yalan çoğunlukla sosyal bir iletişim eylemidir ve bunun için öteki gereklidir. Issız adaya düşen bir kişi diğerine yalan söyleyemez çünkü diğeri yoktur. Böylece bu eylem kendiliğinden ortadan kalkar. Ama yine de ıssız adaya düşen kişi kendine yalan söyleyebilir.
O adaya düşme sebebi gemiyi hatalı kullanmasıyken, kazada hatası yüzünden yaşamını kaybeden 50 kişinin ölüm ağırlığını sırtlanmak yerine, bu ağırlığı hayatta olmayan ikinci kaptanın üzerine yıkabilir: “Verdiğim manevra emrini zamanında uygulamadı” diyerek. Ve buna da ikna olur. Ya da bütün bunların ötesinde, geçmişten gelen ve içine sinmeyen yaşanmışlıkların hayaletinden kurtulmak için bu eylemi yapar.
"Geçmişle hesaplaşma"
İnsanın kendine yalan söylemesinde, kendini ötekileştirmesine, düşünceyi oluşturan sessiz diyaloğun hakikatle yüzleştirici işlevinden kaçıp megafonla ötekinin (kendi benliğinin) kulağı dibinde bağıran bir cazgıra dönüşmesine şahit oluruz.
Kendi içinde kandırılacak bir öteki yaratma mesaisi de diyebiliriz