Zira Ön seçimden çıkan sonuçtan taban son derece memnun. Özkan Yalım, İsmet Akın ve Mustafa Aydın isimlerinin üyelerin takdiri ile sıralamaya girmesini içine sindiremeyen CHP’li sayısı parmakla sayılmayacak kadar az. Yani parti de bu isimlerin adaylığı herhangi bir düş kırıklığı yaratmadığı gibi bir çok kesimde umut oluşturdu diyebiliriz. CHP Tabanı, özellikle Özkan Yalım’ın maddi anlamda çok kudretli olmasının, iş adamları ve sanayicilerin dünyasında saygın bir yerinin olmasının, bunun yanı sıra hırslı olduğu gibi bonkör bir insan olarak tanınmasının yani seçimlerde harcama yapmaktan kaçınmayacağının sinyallerini vermesinin, Sivaslı ve Ulubey başta olmak üzere Uşak’ın ilçelerinde yatırımları olan, çok sayıda işçi çalıştıran ve sevilen sayılan bir isim olmasının, CHP’yi seçimlerde bir adım öne taşıyacağının umudunu taşımakta. Yine İsmet Akın’ın Banaz’lı olmasının ve Banaz’da saygın bir ailenin evladı olarak tanınmasının, Banaz’ın geçmiş politik yaşamında ciddi rol almasının, Belediye Meclisi Üyesi gibi politik vazifelerde bulunması nedeniyle politik deneyiminin fena olmamasının, yine Akın’ın da Yalım kadar olmasa da maddi gücünün azımsanmayacak bir noktada olmasının ve kendisinin harcama yapacağının sinyallerini veriyor olmasının da CHP tabanını umutlandırdığını rahatlıkla söyleyebiliriz. 3. Sıra Milletvekili adayı Mustafa Aydın' da yine Sivaslı ilçesinin yetiştirdiği isimlerden olması, Veteriner Hekim olması ve köylerde ciddi bir tanınırlığının olması da CHP tabanını köylerden daha iyi oy gelebilir şeklinde umutlandırmakta.
Elbette Genel Merkez’in üyelerine güvenmesi ve kimleri aday göstereceğimize siz karar verin demesi üyeyi son derece motive ederken, partiyi sahiplenmelerine de sebep oldu. Ön seçimin sonucunun da ne aday adayları arasında ne de tabanda ciddi bir kırgınlık, yada küskünlüğe sebep olmamasının verdiği avantaj ile beraber CHP seçimlere kesinlikle önde girdi diyebiliriz.
Ön Seçimlerin kesin kaybedeni CHP Milletvekili Dilek Yılmaz; sıralamaya bile giremeyen Türkiye’deki pek çok Milletvekilinden birisi oldu. Zira CHP’de ön seçime giren pek çok milletvekili üyeden istediği teveccühü göremedi. Dilek Yılmaz ismi öteden beri CHP ile özdeşleşmiş bir isim olması ve mevcut Milletvekili olması hasebi ile ön seçimlerin favori ismi olarak görülmekteydi. Ancak Yılmaz’a CHP üyeleri beklediği ilgiyi göstermedi. Yılmaz bir çok yerde kendinden emin konuşmalar yaparak 1. Sırada olacağına kesin inandığını söylese de sonuçlar beklediği gibi çıkmadı ve Yılmaz ön seçimden dördüncü sırada ancak çıkabilidi. Yılmaz’ın ön seçimlerdeki en büyük handikapının ya da üyelerce en çok eleştiri aldığı, konunun üyelere ve yerel politikaya yeterli zaman ayırmadığı gerçeği, umuyorum bundan sonraki Milletvekillerine bir ders olur ve seçilen Milletvekilleri yerel politikaya daha ilgili olarak üyeleri ihmal etmezler.
İsmail Demirel'in de Dilek Yılmaz gibi ön seçimlerin kesin kaybedenlerinin arasında olduğunu, O’nun da politik hayatının en azından Belediye Başkanı ya da Milletvekili olma anlamındaki politik hayatının bittiğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Kaldı ki kendisinin, artık politikaya seçimlerden sonra veda edeceğini dost sohbetlerinde de belirttiğini işitmekteyim. Aslında Demirel; geçtiğimiz Milletvekili seçimleri öncesi istifa edip aday adayı olmadan önce, oldukça başarılı bir İl Başkanlığı serüveni yaşamıştı. İyi de bir ekip ruhu yakalamıştı ve fakat bence aceleci davranarak istifa edip aday adayı oldu ve bir önceki ön seçimde de sıralamaya girememişti. O seçimlerde sıralamada olmamasına rağmen çalışan nadir isimlerden birisi olarak takdir toplayan Demirel; maalesef ön seçimlerde bu takdiri oya dönüştüremeyerek kaybetti.
Mustafa Dönmez bu seçimlerde ne kazanan ne de kaybeden diyebileceğimiz bir noktada duruyor en azından bana göre durumu bu. Salonlarda yaptığı konuşmalar da takdir toplasa da üyeye dokunmayı başaramayan Dönmez, sıralamaya giremediği gibi orta vadede yatırım yaptı diyebileceğimiz kadar da dikkatleri üzerine toplayamadı. Yüksel Doğan anladığım kadarı ile Belediye Başkanlığı adaylığı için bir yatırım olsun maksadı ile aday adayı oldu. Ancak tavşan aday olduğuna ilişkin dedikodular yakasını bir türlü bırakmadığı için bana göre bu yönde de ciddi bir kazanım elde edemeden ön seçim sürecini tamamladı. Bülent Horasan bana göre politik hayatına son noktayı koyduğu bir ön seçim süreci yaşadı. Artık Horasan isminin en azından yakın zamanda parti içerisinde Milletvekili ya da Belediye Başkan adaylığı gibi önemli mevkilerde görev alabilme şansı pek mümkün görünmüyor.
Gece Ankara’daki bir toplantıya gitmesi için uğurladığımız Çavuşoğlu’nun 24 saat geçmeden aday adayı olduğunu Facebook'tan duyurmasıyla, herkesle beraber öğrenmiş birisi olarak rahatlıkla söyleyebilim ki, Çavuşoğlu asla aday adayı olmak istemedi ve eminim O'nun da kafasında böyle bir şey yoktu. Her neyse aday adaylığını ilan ettikten sonra oluşan şaşkınlık, o konuştukça artarak sürdü. Banaz’da yaptığı konuşma esnasında bir çok insanın büyük bir şaşkınlık içinde çoğunun tabirimi maruz görün, ağızları açık şekilde alkışlamalarına tanık olduğum an, inanın kaç yıldır yakından tanıdığı o insanı ben bile ağzım açık bir biçimde büyük bir şaşkınlıkla dinliyordum. Yaptığı konuşmalar ile kendisinin donanımlı birikimli birisi olduğunun sinyallerini de veren Çavuşoğlu, sadece CHP’lilerin değil bütün Uşak kamuoyunun da dikkatlerini üzerinde toplamayı başardı. Tabi bu durum Uşak Haber Merkezi'ne de yaramıştı. Zira Çavuşoğlu’nun etkili hitabeti ve konuşmalarının içeriğinin farklılık ve doluluğu samimiyeti ile birleşince, ulusal basının da dikkatini çekti ve Milliyet, Hürriyet gibi gazetelerin internet sitelerinde konuşmalarını öven haberlerin yer alması ile birlikte Türkiye’nin her yerinden on binlerce insan kendisinin videolarını izlemek üzere sitemize akın etti. Bu sayede hem sitemiz ciddi bir reyting aldı, hem de tarafsız haberciliğin adeta yok olmak üzere olduğu, muhalif seslere yer veren gazetelerin oldukça azaldığı günümüzde, ulusal çapta bizim de bir tanınırlığımız oluşmuş oldu. Fakat kendisi açısından bence seçimlerin sonucu ciddi bir prestij kaybı oldu. En azından beş yıl önce kurulduğumuz günden beri, her desteklediğimizi kazandırmaya alışan bizler açısından üzücü bir sonuç oldu diyebiliriz.
Kaybetmek için adeta elinden geleni yapan Çavuşoğlu; ısrarla her gittiği yerde kendisine oy istemek için CHP’lilere zaman ayırmayı tercih etmeyip, vaktinin çoğunu diğer partilere üye olan ya da oy veren insanları bu dönem CHP’ye oy vermek için ikna etmeye ayırınca, üstelik CHP üyelerine yaptığı konuşmalar da benim adaylık derdim yok bana oy vermeyin deyince, bu sonuç adeta kaçınılmaz oldu. Emin olun benim tanık olduğum, CHP'ye oy vermek için ikna ettiği toplam insan sayısı mübalağasız CHP'nin üye sayısına yakındır. Yani ön seçimi CHP'ye en çok oy getiren isim kazanacak olsa Çavuşoğlu kesin 1. Sırada yer alırdı. Ama realiteler malesef böyle değildi.
Ön seçimin yapıldığı gün saat 11 gibi ön seçimin yapıldığı salonun önüne teşrif eden Çavuşoğlu’na "abi çok geç kaldın ya, Milletin yarısı oyunu kullandı bile" dediğimde bana aynen şu cevabı verdi. "Mustafa biz ayıp olmasın diye buraya geldik, yoksa oy istemiyorum diyen birisinin gelip sandık önünde beklemesi ne kadar tuhaf olur" dedi. "Zaten sabah sekizde gelsek ne olacak ki bizim birebir tanıdığımız üye sayısı bini geçmez toplasak kimi görecektik boşver iyidir böyle, sen bana katılım iyi mi? Ondan bahset %90 katılım sağlamamız lazım, yoksa AKP’nin temayülüne katılım azlığı nedeni ile yaptığınız eleştiriyi CHP için de yapmak zorunda kalabilirsiniz. Sen dua et katılım çok olsun.Bizim ön seçimdeki yerimiz zaten belli, başladığımız gün kaçıncı sırada isek bugün de aynı yerdeyiz." İşte yıllardır yakınen tanıdığım samimiyetine, dostluk ve dürüstlüğüne, sözünün eri oluşuna gözü kapalı kefil olabileceğim, Çavuşoğlu, bu kadar da kendisi ile barışık ve kendisi ile dalga geçebilen bir isimdir. O yüzden ben de kendisini eleştirme cesareti buldum ve yeri gelmişken eleştireyim istedim.
Nurullah Çavuşoğlu bence her ne kadar "gönüller kazandım zafer benimdir" dese de bu seçimlerin kaybedenleri arasında yer almıştır.Çünkü süreçte kendisine politik anlamda bir altyapı oluşturmadığı gibi, hiç değilse karizmayı kurtarabilecek bir oy da almamıştır. Hiç değilse orta ve uzun vade de politik anlamda kazanım elde etmek için bir gayreti olsaydı bence kısmen kazanmış sayabilirdik kendisini. Ama şurası bir hakikat ki, Nurullah Çavuşoğlu’nun aday adayı olması CHP’ye kesinlikle çok ciddi bir kazanım olmuştur. Gerek beş yıl boyunca elde ettiği karizma ve saygınlığını, gerekse bilgi birikimi, gazetecilik ve politikacılık deneyimlerini adeta CHP’ye vakfeden Çavuşoğlu tabanda da ciddi bir sinerji oluşmasına vesile olmuştur. Yani Ankara’dan fotoğraf paylaşarak aday adaylığını ilan ettiği gün aradığımda "abi noluyor?" Soruma verdiği yanıtta “Mustafa’m bizi yetiştirenler, kafamıza kına yaktılar, biz de eyvallah dedik ve yola çıktık evet aday adayıyız, gelince toplantı yapacağız, hazırlıklı olun" dediği gibi her şeyini CHP’ye adeta kurban etmiştir.
MHP’deki aday belirleme sürecini aday adaylarının kazananları ve kaybedenleri açısından değerlendireceğim bir sonraki yazımda görüşmek dileği ile başta Nurullah Çavuşoğlu’ndan ve aday adaylarının ya da adayların tümünden ve sizlerden sürçi lisanlarım ve eleştirilerdeki olası haddi aşışlarım için af dileyerek Esenkalın diyorum.
kamuoyu yoklamalarini haftaya