Kader mahkumları zaten çoğu daha cezaevine girmeden hakimin ağzından cezayı duyunca pişman oldu, yaşadığına pişman olmayacaklar suç işlediklerine pişman olmaları kafi
Cezaevindeki koğuşlardaki dolulukla alakalı mahkumlardan ve yakınlarından gelen ve artık bizi zaman ayırıp yazmaya mecbur eden haber yapın mahkumların sesini duyurun telkinleri neticesinde bunca yoğun gündem içerisinde mahkumların sesini duyurmaya dönük bir yazı almıştım köşem de ve ikinci hatta üçüncüsünü de yazabileceğimi de belirtmiş idim. Dün yayımlanan o yazımda da söyledim bir yatak odanız var daracık ama sekiz kişi o odada uyumak zorundasınız o odayı paylaşanların hepsi ailenizden fertler olsa bile çekemezsiniz on metrekare oda da yedi kişi yatmayı uzun süre. Zaten mahkumusunuz dolayısıyla çoğunuzun hasmı var içeride ve dışarıda ve çoğunuzun geliri de yok dışarıdan kimselere muhtaçsınız dolayısıyla tedirginlik ve derin endişeler içindesiniz ve böyle bir kaderi sizin gibi türlü suçtan cezaevine düşmüş çoğunu hiç tanımadığınız insanla neredeyse aynı yatağı paylaşmak durumundasınız ki sıra ile uyuyan da var diyorlar.. Cezanızı çekiyorsunuz Devletten rahat bekleme hakkınız pek yok belki ama hiç değilse fiziken yaşam koşullarını sağlamak da doğrusu sizi cezaevinde tutan Devletin vazifeleri arasında olmalı. Hatta mahkumu cezaevine atmasıyla beraber yaşam koşulları zorlaşacak kadar mağdur olan aile varsa onlara da az çok himaye etmeli Devlet. Cezaevine cezasını çekmek üzere attığı mahkumun ailesini aile edinmeli elden geldiğince muhtaç halde ise hele. Cezaevinden Devlet düşmanı çıkan sözde taş medreseli ağabeylerin derinlere etkisi sebebiyle bu kaderleri yaşıyoruz diyenler var iken darbe dönemi mi yaşıyoruz ki mahkumlara zulüm edip Devlet düşmanı olarak çıkmasını sağlayacak şekilde tutum ve davranış içinde olmak neyin nesidir Allah Aşkına? İnsana reva görülebilecek kaderler değil gerçekten anlatılanlara göre cezaevinde yaşananlar. Gerçi yalan olmasın başka şikayetleri yok denecek kadar az mahkumların cezaevi yönetiminden ve bu da bizi de memnun ediyor belirteyim ve cezaevi yönetiminin iyi niyetinden de eminiz nerdeyse ve çaresizliklerinin ve gayretlerinin de farkındayız lakin inanın başka çile gerektirmez üst üste cezaevinde yatmak zorunda kalmak. Allah dostlarımızı düşürmesin düşmanlarımızı çıkarmasın zor şey muhakkak cezaevinde yatmak.
Evet cezaevleri çok dolu ve bu yeni sorunumuz değil esasen öteden beri sorunumuz ve muhtemeldir ki Türkiye’nin bütün cezaevlerinde kriz diyebileceğimiz bu tür mağduriyetler oluşuyor maalesef. Peki cezaevindeki şartlar bu kadar ağır iken iki üç sene yatıp çıkan on yaş yaşlanmış gibi çoğu çökmüş olarak çıkarken insanlar nasıl oluyor da cezaevini göze alabiliyor? Bizim mesela gazeteci iken yanına bile yaklaşmayacağımız hakaret sayılabilecek eleştirileri vatandaş neden korkmadan kolayca eder? Ve binlerce insan hali hazırda sosyal medya üzerinden hakaretten ceza yatar? Bu kadar mı canı yanıyor acaba insanımızın ve bu kadar mı umudu yok geleceğinden? İnsan neden durup dururken başına iş gelsin ister. Soğukluğunu ifade etmek için bazen yüzün suratın mahkeme duvarı gibi derler insanlar birbirine kim ister mahkeme duvarını görmeyi ve bir hakimin karşısına geçip el pençe hesap vermeyi. Sonu beraat da olsa suçsuz da olsa kimse istemez biz hiç istemeyiz ki o kadar yazdım çizdim toplam üç değildir hakim karşısına çıkışım ve hiç cezam yok şu ana değin. Demek ki iyi niyetli ve dikkatli olursan şehrin en büyük muhalefetini yaşatırken hiç hukuken başın ağrımayabiliyormuş ama insanımız şu an bu ayrımı yapabilecek durumu analiz edebilecek bir ruh halinde değil belli ki çoğunluğu itibarı ile. Çoğunluğu zaten mantıklı düşünemiyor çare arıyor çaresiz ve çareyi sonunda hükümeti sosyal medyadan yıkmakta buluyor başaramadıkça da agresifleşiyor.
Oysa ne kadar uçuk bir özgüven ve cesaret sıradan vatandaş açısından? Tabi vatandaş bu farkındalıkta değil zira geçinemiyor. Geçim sıkıntısı yaşayan başka hiçbir şey düşünemeyebilir üst düzey profesyonel ya da ultra tecrübe sahibi bir arif değilse tabi ve şaşkınlık kızgınlık ve hayal kırıklığı içinde çaresiz yazıyor yorumu kimi yada kimleri bu halinden dolayı suçluyorsa hop şikayet ediyor birisi boyluyor hapsi. Alkollü araç kullananı hapis cezası ile cezalandıralım desek hiç çekinmeden alkollü araç kullanabilecek binlerce sade insan var. Bu nasıl olabilir? İnsanların gelir gider dengesi düzenli değil çoğu zaten işsiz veya kazandığını yetirme şansı olmaksızın savruluyor kimsenin geleceğinden umut ve beklentisi yok. Siyasilerin de ağzı ağız değil zaten dikkat edin hiçbir siyasinin konuşma videoları sosyal medya da yüz binleri geçmiyor fazla ki elli bin izlenmeyen çok videosu var sözde hatiplerin. Aile içi şiddete cezayı artırdık müeyyideleri artırdık ama tuhaf biçimde aile içi şiddet vakalarının arttığı bir dönemdeyiz ve çoğu insanın yuvası belki de kanuni düzenlemeler sebebiyle hiç gerek yokken yıkılma noktasına gidiyor. En ufak bir olayda bir telefonla devreye girip müdahale etmekten çekinmeyen. Uygulayarak Devlet aile fertlerini birbirine hepten zıt ediyor ve hasımca davranma yetkisini artık kendinde buluyor belki de insanımız.
Elbette ki hiçbir şartta şiddet savunulamaz ama şiddet götüren sebepleri de göz önüne almazsak şiddeti önlememiz de zor olur öyle değil mi? Arkadaş bir gün sesini yükseltiyor eşine ve üzerine yürüyor kadıncağız panik içinde 155’i arıyor aile büyüklerini arasa iş hepten büyüyor diye belki belki de aile büyükleri ile de zaten küs olduklarından Polis hemen aile içi şiddet bürosuna başvuruyor ortada hiç fiziki şiddet yokken adamın evine resmi sivil bir sürü polis dolup kalıyor kimi asayiş kimi aile içi şiddet bürosu vs. Geliyorlar fiziki şiddet yok ama şiddete varabilecek psikolojik şiddet gördüğüne karar veriyorlar hanım efendinin arkadaşa da uzaklaştırma kararı çıkartıyorlar. O da hiçbir gün iki gün diye duyulmuyor nedense ağzını açan on beş gün bir ay uzaklaştırma çıktı diye konuşuyor. Peki nasıl sonuçlar alıyor bu yaptırım? Taraflar arasında birbirini cezalandırmayı mubah hale getirmiyor mu? Hiç mi olmazdı geçmişte aile içi şiddet belki bu günkü kadar yaygın değildi ama hep vardı bu babalar çocuklarını eskiden de döverdi hangi çocuğun aklına babasını polise şikayet etmek gelirdi. Çok ağırına giden en fazla birkaç gün eve gelmezdi babasına ceza olarak. İşin aslını astarını araştırmadan hiç sulh ettirmeyi denemeksizin evden uzaklaştırma gibi ağır müeyyideler uygulamak belki de ardından gelecek cezalandırma duygusunun önünü açıyordur aileler de. Aile içi şiddet bürosu işe girerse tarafları doğruca ve iyice anlamak ve adilane bir tutumla kavgalarından pişman olup barışmaya bir olmaya ikna etmek durumunda belki de belki de yüzleştirilerek çözülecek bir çok sorunu daha tarafların birbirinden duygusal olarak tamamen uzaklaşmasına sebep olabilecek ağır yaptırımlar uygulanınca konu kapanmıyor maalesef çoğunlukla ve iş uzayıp gidiyor çoğunda.
Söz uzar da uzarsa da uzasın biraz yeri gelmiş iken paylaşalım gözlemlerimizi Devlet yetkililerine bakarsın kulak verirler de insanımızı cezaevini göze almaktan beru kılarız. Daha geçen İstanbul’dan buraya adam vurmaya adam yollamış çeteler duyduk öğrendik hepimiz. Elli bin liraya varmayan bir masraf ile bir gariban çocuğu adam vurduracak kafaya getirebilir halde ise söylendiği gibi çete üyeleri vay halimize değil mi? Suçlulara bile bile koca Bakanlar meşruiyet verirken ve bazı suçlular dışarıda bu kadar kayırılırken ve kayırılma beklenirken ve adalete olan inanç millet nezdinde bu kadar azalmışken suçun ve suçlunun artmasının nasıl önüne geçebiliriz. Zaten eğitim kurumlarından adeta bomboş çıkartıyoruz gençlerimizi çoğunda hayat bilgisi edinebilecek kadar bile tecrübe ve bilgi yok çoğunda kültür yok had bilme yok yapayalnız ama yığınlar halinde yaşayan bir gençlik var iki milyona yaklaşmış bakın uyuşturucu kullanan sayısı. Sağolsun İyi Parti Milletvekili Kevser Ofluoğlu hanım efendi ferevan etmiş ve durumun vahametiyle yüzleştirmiş kamuoyu ve yetkilileri. Sonu cezaevi olmasa da zaten gençlerimizi bu metamfetemin ve türevleri sentetik belasından kurtarmalıyız ki uyuşturucu ile topyekun mücadele cezaevlerine düşmede de çok azalmaya gidecek görün bakın. Çoğu zaten ya alkollü iken ya sentetik uyuşturucu etkisindeyken işliyor suçu zira öz güven o vakitlerde gereksiz ve hakkın olmayan kadar fazlalaşabiliyor. Bir sonraki yazımda vatandaşı suçtan alıkoymak için nasıl hapse gidip kaybetmek istemediği değerlere sahip edebiliriz? Ne olursa vatandaş suç işlemekten kaçınır ve cezaevine düşmekten korkar hale gelir? Ve ne yaparsak ceza evlerini gerçek birer ıslahhane haline getirebilir cezaevinde rehabilite ettiğimiz suçluları nasıl yapar da cezası biter bitmez toplumla kaynaşacak kafada hak adına devlet ve millet yararına kazanmış olarak uğurlayabiliriz bir daha düşmemesi temennisi ve talebi ile? Nasıl yapar da cezaevine girenin Devleti hasım bellemeden ve Devlet düşmanı etmeden cezasını çektirip rıza dahilinde uğurlayabiliriz? Nasıl olurda adaletin yerine gelmesini sağlarken suçlu dışındaki insanlara da zarar vermenin önüne geçebilir Devletimiz? Gibi sorulara yanıt arayacağız beraber esenlikler dilerim…
>>>>BU YAZI DİZİSİNİN İLK MAKALESİNE BURAYA TIKLAYARAK ULAŞABİLİRSİNİZ<<<<